7 Ağustos 2010 Cumartesi

Asansörlü Salata

adında bi kedi olur mu? olur...

5 Ağustos 2010 Perşembe

Ahh onun vodka olduğunu bilse... Yerim :) Babammm ♥

İbrahim (*) diyor ki:

napıyon kuzu

Diyorum ki:

napıyım babacım daha yeni geldim bahçeden :)

İbrahim (*) diyor ki:

ohh
işlem ne oldu

Diyorum ki:

gittik belgeyi verdik e okuldan da buldu ismimi halletti
kurula gidicek işte
kurulda alırlarsa alıcaklar
sen bu fotoğrafta benim elimde bira görüyo musun baba?
ha?
ya da herhangi bi resimde benim elimde bira görüyor musun?

İbrahim (*) diyor ki:

yoo

Diyorum ki:

benim aklımın o kadar havada olduğunu mu düşünüyorsun?
öyle ortamlara arkadaşlarım vesilesiyle giderim.. bakma arada öyle 1 bardak bira içerler ama kötü insanlar değillerdir.

İbrahim (*) diyor ki:

bu fotoyu biliyorum

Diyorum ki:

ben onların yanında hep

İbrahim (*) diyor ki:

sende bir şey yok

Diyorum ki:

meyva suyu kola falan içerim.

İbrahim (*) diyor ki:

gğlçin in elinde var

Diyorum ki:

e benle ne alakası var ki? sonuçta benim elimde bira yok yani.. bir kere annemle bi kına gecesine gittiğimizde içtim başka da içmedim yani..
içmem de zaten..
vücuduma zarar vermiycek kadar çok değer veriyorum.
ki tıp okumayı planlıyorum..
az çok biyoloji bilgim var

İbrahim (*) diyor ki:

begüüüm

Diyorum ki:

benim için ha bileğime faça atmışım

İbrahim (*) diyor ki:

noluyo hopp

Diyorum ki:

ha içki içmişim
ha sigara içmişim.. aynı şey..
bişey olmuyo.. iboya falan bişeyler demişsin de sanırım..

İbrahim (*) diyor ki:

yolda okula giderken
okulun durumunu sordum
etrafta yamuk tipler dolaşıyor mu filan diye
o da
yok dedi
ama okulda içki içen kişiler var dedi
onun üzerine
sen içiyor musun dedim
yok dedi
çok nadiren
dedim arkadaşlar olarak birbirinizi yanlışlara karşı koruyun kollayın
yanlış yapmasına izin vermeyin
geleceğinizi karatmayın ufak tefek alışkanlıklar ilerler
dedim
gülçin in elinde bira gördüm bir fotoda
onu söyledim
begümde de kahve kakao türü bir şey
vardı dedim
bu
olay
anladınn

Diyorum ki::

anladım..
o da ya bu gülçinle elinizde bira olan bi foto varmış ondan bahsetti dedi faceinde dolanıyomuş bana acayip patladı senle ilgili dedi de..

İbrahim (*) diyor ki:

salak
olayı anlamamış tam

Diyorum ki::

iyi o zaman anlattığına ve anlaştığımıza göre sorun yok babiş :)

İbrahim (*) diyor ki:

olmasın da
:P

Diyorum ki::

:D olmaz merak etme :)







Yerim ben bu adamı yaa, tatlıım :)

3 Ağustos 2010 Salı

Düşünün Lan Korkmayın!


Facebook 'da karı kız resimlerine bakacağınıza 5 dakika şu mesajı okuyun.

düşünün. bugün 1700 kalori yaktığınızı ve vermeniz gereken 26 kilo olduğunu düşünün. koşmanız gereken bir maraton olduğunu ve sol bacağınızın olmadığını düşünün. göç yolunu unutan bir kuş olduğunuzu düşünün. gökyüzünden süzülerek düştüğünüzü düşünün. dönmemek üzere uzak bir yere gideceğinizi ve arkanızda bıraktığınız tek kişinin aslında sizi tanımadığını düşünün. masum olduğunuz halde idamla yargılandığınızı düşünün. günde 14 saat çalıştığınızı, emeğinizin ederinin tek somun ekmek olduğunu fakat isyan hakkınızın olmadığını düşünün. bir barış elçisi olduğunuzu ve yol kenarında tecavüze uğradığınızı düşünün. aktivist olmadığınız halde coplar altında ezildiğinizi düşünün. en kötü ihtimalle önünüzde yaşayacağınız 40 yıl olduğunu ve kamboçyada bir mayın tarlasının ortasında olduğunuzu düşünün. alzhemirdan muzdarip nobel ödüllü bir fizikçi olduğunuzu düşünün.Kör olduğunuzu düşünün. müziğin hiç varolmadığını düşünün.zorunlu askerlik nedeniyle nöbette olduğunuzu, üstünüzün elinize pimi çekilmiş bir el bombası tutuşturduğunu düşünün. böyle bir durumda neyin uğruna şehit olduğunuzu düşünün. bir kalecinin penaltı anındaki endişesini düşünün. açlıktan kırılan bir ülkede sadece 3,5 yaşında olduğunuzu düşünün. angelina jolienin sizi evlat edinmeme ihtimalini düşünün. uluslararası bir silah kartelinin lideri olduğunuzu düşünün. kaşlarınızın arasında doğru gelen mermideki ironiyi düşünün. sevdiğiniz kızın hayvanlı pornosunun çıktığını düşünün. taksimdeki yılbaşı efektinden bihaber bir turist olduğunuzu düşünün. pollyana olduğunuzu düşünün. aidsli olduğunuzu ve hamile kalana kadar haberinizin olmadığını düşünün. bir dünya para bayılıp aldığınız son model spor arabanızla levent trafiğinin içinde kaldığınızı düşünün. tek taş yüzük için şekilden şekile giren kadınları düşünün. kongo madenlerindeki çocuk işçileri düşünün. ortaçağ avrupasında cadı yada bugünün türkiyesinde allahsız damgası yediğinizi düşünün. dünya görüşünüz sırf birileriyle örtüşmüyor diye yarın infaz edileceğinizi düşünün.




Bu yazı Facebook'ta Her Gün 1 Yeni Küfür :) adlı grubun admini tarafından paylaşılmıştır.Hoşuma gitti ve sizinle de paylaşmak istedim. Eğer bir facebook üyeliğiniz varsa ve bu yazıyı beğenmişseniz buradan (tık) beğen tuşuna basınız. 

T-Sn'nin paylaşımı...

Sevdim seni kereta

Size gerçekten yazar olan bu insandan bahsedicem. Ben onlardan biri değilim. Asla olamadım. Olamıycam. Yazarlık insanın içinde olan bişey. Bi gününü yaşarsın, bi olayın olur, anlatırsın. Ama o yazarlık değildir. Kurgulamak, yazmak ve oynamak tamamen ona ait.

Daha 1 yazısı varken keşfettiğim bu çocukla tanışmam tamamen tesadüfi oldu. Facebookta bir videosunu gördüm. Kendisi aynı zamanda bi rock grubunda solistlik yapıyor. Yurdum apaçilerinin dinlediği bizim de eğlenerek dalga geçerek dinlediğimiz o şarkıları metal olarak coverlayıp kulaklarımıza güzel bi şeyler dinletiyorlar. Ben gerçekten başarılı buldum kendilerini. Facebookta gruplarını buldum. Ve en son grubun en yakışıklı üyesine arkadaşlık teklifi gönderdim :) O da biraz önce bahsettiğim insan oluyor.. Kabul etti. Uzun sohbetler içerisine girdik, müzik üzerine olsun, sinema üzerine olsun çeşitli sohbetlerimiz oldu, sevgilisi olmasaydı aşk üzerine sohbete bile girebilirdim :) Bana bi gün kendi blogunu attı. O zaman daha 1 yazısı vardı. Güzel yazdığı şüphesiz.. Şimdi tesadüfen denk geldim tekrar. Bir kaç yazı daha eklemiş oldukça da geliştirmiş kendini. Okumanızı tavsiye ederim. Sıklıkla yazmıyor ama yazdığında da iyi yazıyor bu çocuk.

 Buyrun blogun linki: Emrah Altintoprak


Ve ayrıca dediğim coverlara ulaşmak için link: Schkoladen Sose

İlk aşk...


Önce eksi sevgilimden bahsedeyim içimden geldi:
Eski sevgilim dediğime bakma
İlk aşkım.
İlk sevgilim..
İlk öpücüğüm...
Aile dostumuzun oğluydu.
Ben onu 2. sınıftan beri hayranlıkla izlerdim. Büyüdüm. Büyüdüm. Ben büyüdükçe hissettiklerim yoğunlaştı..
En son ona âşık olduğumu keşfetmemle açılmam bir oldu.1 yıl öyle konuşmayla geçti, arkadaşça, siklemezce…Daha sonra biz bir gün bunlara gittik kalmaya, Kırıkkale’ye. Tarihi hala hatırlıyorum, 22 Haziran :) Film izledik yanıma gel dedi. Bana sarıldı. Korkma dedi. Seni üzmek gibi bir niyetim yok. (ki ben onun beni üzmesinden deli gibi korkuyordum) Öpüştük. İlk öpücüğüm. Benim için en anlamlı ilk insan. Ve ilk öpücük… Öyle geçti sonraki bir kaç gün ben amcamlarda kaldım, onlar da Kırıkkale’de. Sen benim sözde aşkım gecenin bir körü siteyi bas alkol alarak! İş polise kadar gitti. Aileler duydu. Rezil olundu. Aradan 1 ay geçti. Bir gün bana mesaj geldi. 17 Temmuz. Tam 1 ay da değil işte, neyse. Seni öperken Ceyda’yı düşündüm ben. Asla seni sevmedim. Sana sarılırken,sana dokunurken aklımda hep Ceyda vardı. Ceydalı bir kaç cümle daha. Düşün. İlk aşkından böyle şeyler duyuyorsun. Üzücü. Hatta oldukça göt edici… Arada bayramlarda falan bize geldiler. Çok konuşamadık. Utandık birazda ailelerimizden. Bugün yıllar sonra mesaj attı. Tüm konuşmayı yazıcam; okumak isteyen okusun..

O: Nasılsın? 

(Konu nerden geldiyse şimdikinin benim uykudan yeni kalkmış halimi sevmesine geldi.)

O: Hiç realist değilmiş :/
Ben: O nedenmiş?
O: Saçlar karışık olur ağız kokar gözlerde çapak hiç sevmem kadının yeni uyanmış halini evlenince napıcam bilmiyorum Allah sabır versin bana.
Ben: Aa ama sen benim hiç yeni uyanmış halimi görmedin.
O: Evet, doğru :)
Ben: Hoş ben senin yeni uyanmış halinde ne kadar tatlı olduğunu da gördüm.

( Gece o yatarken onu izlemiştim de. )

O: Eminim sen de öylesindir ^^
Ben: Sen hiç sevgilini izledin mi gaz çıkarış sesleri eşliğinde? O piçin hayatındaki en masum olabileceği ana tanık oldun mu? günaydın aşkım diyip o iğrenç ağzının tadına baktın mı? Ya da gözündeki çapağı sırf onun diye sevdin mi? Karışmış saçlarında kayboldu mu hiç elin? Sanmıyorum. O hali pek anlayamazsın.
O:Sanmıyorsun? İlginç…
Ben: O anı hoş bulmayan birinin evet o anı yaşamış olacağına inanmıyorum. Zira insanlar hoşlandıkları şeyi yaparlar; o masunluklarını kirletmeyi…
O: O anı hiç sevmedim ama hiç de sıkıntı olmadan tahammül edebileceğim biri oldu hayatımda.
Ben:Ne güzel, sen de sevebilenlerdendin demek. Ben hiç o masumlukta biriyle tanışmadım.

(Burada ona kapak girdi, sana âşık değildim falan ve Tarkan’dan dön bebeğim geliyor o zaman.)

O: Olur umarım bir gün.
Ben: İstediğimi bildiğim sürece aradığıma ulaşacağımı biliyorum. Aramakla bulunmaz; zira bulanlar hep arayanlardır.
O: Bu ne demek?

(Açıkladım.)

O: İnşallah en iyisini sen bulursun.
Ben: Aşkın iyisi, kötüsü yoktur. Daha çoğu, azı yoktur. İdeali, olmayanı yoktur. Umarım aşkı bulursun demen yeterli benim için teşekkürler : )
O: Katılmıyorum sana.
Ben: Katılmak zorunda değilsin ama bence aşk koşullara döküldüğünde, ideallere vurulup o arandığında çıkar ilişkisine döner. Hangi konuda katılmadığını söylersen sevinirim : )
O: Bence aşkın her türlüsü vardır doğrusu da yanlışı da hatta bence aşkın huzurlu ve tertemiz heyecansız bir sevgiye tercih edilebilecek olanı da vardır.
Ben: O dediğin sevgi oluyor zaten. Aşk dediğinin birden fazlası da olmaz. ya içindesindir aşkın(alıntı:), yanar kavrulursun. Ya da dışında… Hoş, herkes kendi kabının aldığı kadar sever. Önce sormak lazım kabın ne kadar alıyor diye.. Sen aşkı farklı kaplara bölüp toplamda buluyorsundur belki. ben aynı kaptan kana kana içiyorum.
O: İşte bence bigün susuzluğun geçtiğinde o kaptan kana kana içmek yerine azar azar içmek isteyeceksin belki evlenince olacak bu belki evlenmeden.
Ben: Aşktan yandığında bir türlü geçmiyor o susuzluk. Daha çok için yanıyor. Sen o kaptan içtikçe anlıyorsun suya ne kadar ihtiyacın olduğunu. Yaşamak için onu içmen gerektiğini...






Ve bundan sonra cevap vermedi :)






'Sıcak Tatili'



3 gün 'sıcak tatili' ilan edilmesine sebebiyet veren meteorolojinin allah belasını versin :m

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Ve yine bi inci saldırısı daha..

Bildiğiniz üzere inci çocukların girmemesi gereken +18 ne isterseniz bulabileceğiniz küfürlü mü küfürlü benim de yazarlığını yaptığım bi sözlük. Farketmemiştim bi saldırı olacağını. Bayadır inciye girmiyorum çünkü. Facebookta gördüğüm üzere ve inci sözlüğe girip bunu onaylamam üzerine (bkz: 28 97 2010 facebook sikertmesi vol 2 başlığı) bunu yazma gereği duydum. Sizin de inciyi sevdiğinizi biliyorum. Bu adamlar işsiz değil emin olun. Bi çok şey için uğraşıyolar. Facebook da açık vermeseydi canım kıh kıh kıh :D İnciyi seviyoruz. 















cCc inci siker cCc

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Yoruldum.

Sana anlattım mı bilmiyorum ama ben bu Deniz'i çok sevdim. Çok sevdim şuan mutsuzum deli gibi ağlamak istiyorum. Hıçkıra hıçkıra. Ağlayamıyorum ama ne iş? Deliricem sanırım.
Bu aldığım 3. darbe. Kalbim sıkışıyo şu aralar sıklıkla.


Lanet olsun niye sevdim mi bu kadar çok sevmek zorundayım? Neden bunu yapıyorum her seferinde? Niye ya niye niye niye niye niye? Sadece niye? Merak ediyorum bunu cidden. Sevmiycem bundan sonra. Valla.


Tam dedim ki aradığım ilişkiyi buldum. Tam dedim ki evet bu çocuk bana aşık. Niye bana bunu yaptın ki? Özür diledim abarttım dedim affet dedim yalvardım. Yalvardım ulan. Bari bi açıklama yap dimi? Salak. Salak. Lanet olsun senin gibi herife ya. Bana hayallerimdeki ilişkiyi yaşatıp sonra pat diye elimden ne diye alıyosun ya. Hem de hiç olmadık bi zamanda. Hem de tam kendimi sende, güvende hissederken. Neden?!


Çok yorgunum ben. Mutsuzum da daha çok. Dağıldım. Bu da bu yazının şarkısı olsun, Candan Erçetin - Nedense Sustum

15 Temmuz 2010 Perşembe

Saman kağıdı, eskilerden...

Şu saatte uyumamış olmayı seviyorum.. 

Bana geçen yazı hatırlatıyor.

Bir zamanlar konuşurduk senle şu saatlere kadar. 

Önce msnden kamera açardık birbirimize. 

Sen heyecandan şapşal şapşal hareketler yapardın. 

Ben seni nasıl sevdiğimi anlatırdım, 

Sen yeşil elma rules! yazardın iletine. 

Ne çok 5.44ler görmüştük seninle.. 

Güneşin batışı kadar

Doğuşunun da anlamlı olabileceğini

Sende öğrenmiştim ben. 

Güneştim. 

Her güneş doğuşunda ayrı bi heyecanla mesaj atardık birbirimize.. 

5.44! 

Geçen msnde hala seni engellemediğimi ya da silmediğimi farkettim. 

Tesadüfen açtın 

O kullanmayı pek sevmediğin ama benim için kullandığın msnini. 

Bayadır girmiyordun. 

Sahi nooldu benden sonra? 

Beni öylece bıraktığında elimde telefon

Kafamda bin bir soru ne yaptın koskoca bir sene?

 

Ahh özlettin kendini çocuk. 

Nerelerdesin? 

En son Profestivalde tanımamıştın beni gözlerimin içine bakıp.. 

Doğru muyum?

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Daha neler!

Nooldu biliyo musun? Bilmiyosun tabii. Nerden bileceksin. Olanlardan ötürü hala ellerim titriyor.Sakinleştiğim zaman anlatmaya başlıycam. Öldürdün beni Sezar. Yaşatmadın,  nefes almadım. Evet Sakin'leştim. Anlatıyorum.

Nooldu biliyo musun? Bilmiyosun tabii. Ama sakin ol ve dinle. Deniz'le ayrıldık. Zaten hiç olmamış böyle bi ilişki. Formspringinde gördüğüm şey karşısında hem şok oldum hem korktum. + biriyle çıkıyor musun? - hayır



B: gelebildin mi sonunda? (13.59)
D: evet (13.59)
B: hoş geldin o zaman.. (13.59)
D: hoşbulduk (bunu saat 14.00da dedi)
B: :) (14.00)
B: ne çok konuşuyoruz değil mi?(14.21)
B: hala da konuşmaya devam ediyoruz. deniz beni sevmiyorsun sevmiyceksin. zorlamayalım bence..(14.26)
B: biriyle çıkıyor musun? demişler hayır demişsin. dimi? zaten biz hiç bişey yaşamıyoruz. neyi zorlıycaksak. neyse.. konuşmayalım bi daha lütfen. mesaj atma.. ben de atmıycam.. hoş senin mesaj attığın falan da yoktu ya neyse... kendine iyi bak. (ben bunu saat 14.59da yazdım)
Deniz çevrimdışı 15.59
Deniz çevrimdışı 16.09

AD bu yazıyı yazarken aklıma hep sen geldin. Senin severim böyle insanları can yakmaz tarzı yorumun geldi aklıma.. Özetle acıtıyolar. Hem de feci derecede.. Beni ailesiyle tanıştırabiliyorken arkadaşlarına söylemekten utanan bi insanı hayatımda tutmıycam ben yaa.. Ne hali varsa görsün.. Şok geçirdim zaten.. Bizim hiç bi ilişkimiz olmamış kollarımda yatarken, dudakların hayat derken falan.. Bi ilişkimiz olmamış bizim. Şaka gibi resmen. Dayanamıyorum ve midem bulanıyo artık erkeklerden. Bu ne ya? Hala inanamıyorum. Dakika başı ben mi yanlış okudum diye kontrol ediyorum ama doğru bile okumuş olsam insan bi cevap verir be.. Yuh!

Terry Jacks - If You Go Away




















Terry Jacks - If You Go Away(tık)  Bu da günümün şarkısı...

Bu da çevirisi...


Eğer gidersen, bu yaz gününde
o zaman güneşi de götürebilirsin
güneşli gökyüzünde uçan bütün kuşları
aşkımız yeni, ve kalplerimiz yüksekteyken
gün gençken, gece uzunken
ve ay yerinde dururken, gece kuşunun şarkısını beklerken
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
ama kalırsan, bügünü öyle yaşatırım ki
daha önce hiç bir günün olmadıgı, ve asla olamayacagı gibi
güneşe yelken açarız, yagmura bineriz,
ağaçlarla konuşur ve rüzgara taparız
eger gidersen, anlarım
bana elimi dolduracak kadarını bırak yeter
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
eger gidersen, gideceğini biliyorum ya, dünyaya durmasını söylemelisin
sen dönene dek, eger gelirsen,
zaten aşk ne işe yarar ki seni sevmedikten sonra
sana söyleyebilir miyim şimdi, sen arkanı dönerken
ben yavaşça öleceğim, bir sonraki merhabaya kadar
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
ama eger kalırsan, sana öyle bir gece yaşatırım ki,
daha önce hiç bir gecenin olmadıgı, ve asla olamayacagı gibi
gülümsemene yelken açarım, dokunuşuna binerim,
gözlerine söylerim, seni ne kadar sevdiğimi
ama eger gidersen, hayır, aglamam
çünkü "elveda" sözcügünden bütün iyilik silinmiştir
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
eger gidersen, gideceğini biliyorum ya,
kalmayacak birşey dünyada güvenecek
sadece boş bir orda, içi boşlukla dolu
yüzündeki boş bakış gibi
gölgenin gölgesi olurdum
seni benim yanımda tutabileceğini düşünseydim
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen

Dinlemeni şiddetle tavsiye ederim...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Çiçekli çarşaflar içinde onunla uyanmak yeni güne..

Eve götürdü beni. Yanlış anlamayın hiç bi kötü düşüncesi yoktu kafasında.. Onun beyninin içindeyim, biliyorum. Yalnız olacağımızı söyledi. Sonunda benim saf meleğim büyüyor diye sevinmiştim. Annemi aradım. Burcularda kalıcağımı söyledim. Sonra Burcuyu aradım. Annem ararsa bi yalan uydurmasını falan istedim. Sonra otobüse bindik gidiyoruz evlerine... Bu gece benimle kalacağın için teşekkürler ailene yalan söylemek zorunda kaldın benim yüzümden dedi astı hemen suratını. Dert değil asma suratını dedim. Annem aradı tekrar. Burcunun numarasını istedi. Ben de verdim. Numarasını isteyince Deniz daha bi gerildi. Ya ararsa ya orda olmadığını çakarsa diye. Sakin ol bişey olmaz. Olursa da çok bi umrumda değil. Sana değer dedim. Gittik gittik sonunda otobüsten indik 1 saat otobüs nerdeyse lan. İnsaf! Kör itin öldüğü yerde mi oturuyosunuz mübarek.  Otobüs durağının hemen karşısındaymış evleri. Allahtan yürümedik yani. Yoksa ben ordan geri dönerdim :D Binadan içeri girdik işte, evleri 3. katta. Ve asansörleri var ona da ayrı bi mutlu oldum. Anahtarını çıkardı kapıyı açmak için..Açtı kapıyı içerden " Deniz sen mi geldin?" diye bi ses. Aha dedim sıçtık. Annesi evde. Ben Deniz'e bakıyorum ama denizde hiç şaşırmış bi hal yok. Normal karşıladı. Gel dedi elimden çekti. Salona geçtik. Ev ahalisi sofra kurulu televizyon izleyerek bizi bekliyo. O an oha demek için nelerimi vermezdim bilemezsin. Şok geçirdim. Bildiğin şok etkisiydi. Ailesiyle tanıştırdı beni. Ellerinizi yıkayın hadi sofraya dedi sevgili Şükran teyzeciğim. Çok iyi anlaştık. Çok eğlenceli bi kadın. Zayıf modern sarı uzun saçlı hoş bi kadın. Deniz daha çok babasına benziyo ama. Gözleri zaten aynı babası. Bi de küçük kız kardeşimiz var ki o da böyle bıcır bıcır bişey çok tatlı sürekli bana sarılıp öptü durdu. O da babasına benziyor. Babası da yakışıklı adam hani. Yemekten sonra oturduk televizyon seyrettik. Benim hiç Denizle konuşucak vaktim olmadı. Hani yalnız kalıcaktık bu ne noluyo diye. Saat 12 oldu biz yatıcaz dediler annesiyle babası. Yatağımı gösterdiler. Sen de yatmak istediğin zaman burada yatarsın dediler. Deniz'in yatağı... Deniz de yine onun odasındaki kanepede yatıcaktı. Ah bitanem kıyamam ben onun o kırılgan narin yumuşak bedenine. Allah'tan sabaha karşı geldi yanıma kıvrıldı da sabahın soğuğunda o iğrenç kanepede yatmadı. Çiçekli çarşaflar içinde Denizle ve deniz kokusuyla uyandım saat 8de. İlk defa 5 saat uykuyla cin gibiydim :) Deniz'e sarıldım. Yine o uykulu sesiyle "Seni seviyorum" dedi ve daha sıkı sarıldı sıcacık teniyle tıpkı 4 gün önceki gibi. Sahi onu yazmadım ben daha dimi? :) Anlatıcam.. Sıra gelicek elbet.Neyse kalktık yataktan. Deniz dışarı çıktı. Üstümü giyindim.Şükran teyze yatmam için bana Denizin eşofmanlarından birini vermişti gece yatarken. Mis gibi kokuyodu. Deniz kokuyodu. Tam üstüme askılımı geçirirken içeri kardeşi geldi. Sarıldı. Günaydın. dedi. Ben hayatımda bu kadar sıcak kanlı ve modern insanlar görmedim. Sonuçta şurda kaç gün olmuş ki Denizle çıkalı? Ama iyi de oldu yani. Ben Denizden emin oldum en azından. Gerçi baştan beri emin olamadığım kendimdim... Sanırım bu geceden sonra emin olmasam bile emin olmuş rolü oynayacağım kendi kendime. Çok seviliyorum çünkü. Bunu kaybetmiycem. Bu seferki Doruk vakasına dönmiycek!



4 gün önce ne mi oldu?

4 gün önce Deniz sabahın 6sında geldi evimin önüne. Beni görmesi gerekiyomuş uyku tutmamış falan. Annem işe gidene kadar onu içeri alamadım. Annem 6.45de evden çıktı. 7de Deniz bizdeydi. Uykusuzdu. Hiç uyumamış öyle dedi. Zaten çökmüş gözaltlarından da belliydi. Uykumuz vardı 2mizin de.. Sarıldık uyuduk. Öğlen 12 gibi kalktık işte.. O olay da budur.

16 yaşında bi Donnie Darko da ben istiyorum uleyn.

Ohea yani 16 yaşında ve hayvan gibi omuzları var. Boyu desen bütün öğrencilerden uzun. Bu ne lan? Şaka mı yani? Eğer 16 yaşında bi çocuk böyle olabiliyosa ben de istiyorum be. Bende bende bende!

Donnie Darko bi film kardeş. İzlemeni de şiddetle tavsiye ediyorum. Bazı yerleri sıkıcı ama ben bu Donnie Darko'da Deniz'in(O kim? Saf çocuk!) bakışlarını gördüm. Evet bazen öyle korkunç bakıyolar. Tipleri de benziyo hani. Ama karakter olarak çok zıt olduklarını söyleyebilirim. 2001 yılında çıkan bu filmi şimdi izlediğim için pişmanım arkideş. Bi elinize eti hoşbeş diğer elinize sütlü kahve alıp izlemeyin sakın. Ben aldım üstüm başım battı hep. Gerildim kimi zaman. Of. Ve filmden en sevdiğim replik...
+ Donnie Darko mu? Bu ne çeşit bi isim böyle. Bu süper kahraman gibi bişiy.
- Sana öyle olmadığımı düşündüren ne? 
Tabi ben kızın olduğu yerde olsaydım o an yerlerde eriyik vaziyette bulunurdum.
Ve diğer bir replik..
+Neden o aptal tavşan kostümünü giyiyorsun?
-Peki sen neden o aptal insan kostümünü giyiyorsun?

Ve bu arada sonunda Mad World çalıyo. Oğlum o şarkı bi filmde de çalınmasın yaa. Gerçi hoş şarki değil mi? Öyle dimi dimi?

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Ve uzun süredir yazmayı isteyip yazamadığım yazı; Saf Çocuk!

Saf, temiz, istediği ve verebildiği sadece aşk olan bi çocuk o. Benden 1 yaş  küçük. Bakışları küçük bi çocuğunki kadar masum. Onun sevişi her kızın hoşuna gider. Abartmıyorum. Öyle bi aşkla dolu bakışı var ki onun... Öyle işliyor ki gülümsemesi... Söylemeye alıştığım yalanlardan ötürü vicdan azabı duyuyorum her seni seviyorum diyişinde. O bunu kesinlikle hak etmiyor. Ve ben bu sevgiye o kadar çok alıştım ki... Onun karşılık beklemeden verdiği o sevgi.. O saf masum ve belki de gerçek sevgi o kadar olmasını istediğim gibi ki kıyamıyorum ona. Onu üzmeye kıyamıyorum. Öyle bi kalbi kırmak bana bile zor geliyor. Onu öptüğümde bile -ki iyi öpüşüyor cidden- yanakları kızarıveriyo hemen gözleri falan doluyo. Dayanamıyorum o haline. Hemen sarılıyorum boynuna. Bazen ağlıyo bile omzumda. " Seni kaybetmek istemiyorum.", " Her şey çok güzel, rüya gibi ben uyanmak istemiyorum.", " Benim olamıycak kadar mükemmelsin. " Bunlar onun lafları.. Kendini bu kadar aşağılaması ve beni yüceltmesi hoşuma gitmiyor çoğunlukla. Çünkü ne ben mükemmelim, ne de o sandığı kadar mükemmel değil. Hatta yakışıklı bile. Bi kere kaşı gözü çok hoş. Bi bebeğinki gibi. Yaramaz ve masum. Çelişkili.. Çekici.. (İdeal erkek tipim değil ama :P) Ona alışmaya başladım. Artık dokunduğunda hoşuma bile gidiyor yani. Tüylerimi diken diken edebiliyor. Onun bu sevgisini kaybetmek de istemiyorum. Kimsede bulamıycağım özel bi sevgi çünkü bu.. Seviyorum sanırım bebeğimi :)) Göğsümde yatıp uyuması, uyandırdığımda esneyerek seni seviyorum diyip tekrar yatması göğsüme... Saçlarını okşayışım... Evet annelik ediyorum biraz ona ama bu duyguyu çok seviyorum. Şuan Antalya'da... Ve ben onu deli gibi özledim sanırım. :/

Ahhh ah Cansel Elçin

Bilmeyen tanımayan varsa tanıtıyım kendisi 37 yaşında olup Kırık Kanatlar, Hatırla Sevgili, Cennetin Çocukları ve son olarak Gönülçelen adlı dizilerde oynamış benim çok çok hoşuma giden tek türk hatta ideal erkek tipi tanımım olan aktör :D


Kendisini ilk Hatırla Sevgilide görüp ilk günden aşığı olmuştum. Böyle görünce zınk diye kaldım abi benim ideal erkek tanımımın aynısı be. Olmaz böyle bişey. Esmer olucak uzun boylu olucak. Ne çok kaslı olucak ne çöp olucak. Göz kapağının tekinin düşük olması olayına ölüyorum ben. İlk sevgilimin de öyleydi göz kapağının teki çok az daha düşüktü. Böyle karizmatik ve çok düşünceli bi adammış gibi oluyor öyle olunca. Sonra çenedeki çukura da ölürüm ben. Babamda da var. Babamda karizmatik adamdır haa. Çene çukuru da güzeldir. Bende de çok küçük var. Bende de güzel duruyo şimdi. Canselciğimde de var. Ölürüm. Kirli sakal. İri gözler. Ahh o dudaklar tam da istediğim gibi. Sivri ama o kadar da kötü durmayan bi burun. Ve o mükemmel ses tonu! Takım elbiseyi çok erkeksi bişey bulmuşumdur ve kesinlikle benim eşim takım elbise giymeli lan. Oğlum kendi mükemmelimin tanımı adam be.


Kendisini tanımak isterdim cidden. Elbetteki dizilerdeki karakterlere aşık olan abaza türk kızı değilim ama bilmiyorum ya. Böyle biri var mıdır ki aceba? Off of! Nooldu ki şimdi bana? Doruğu gördüğümde de bende bi Cansel Elçin zınklaması olmuştu. Düşündüm de benziyolar laaan. Doruuk! Nerelerdesin sen be?

4 Temmuz 2010 Pazar

Yaşasın Metro Suit ve daha bi çok başka şey! :D


Rahatına düşkün bi insanımdır ben. Her zaman en rahat olan neyse onu tercih ederim. Tabii ki en rahatı kendi arabanla yaptığın yolculuk ama arabam yok lanet olsun :D Ama arabamda yaşıyacağım konfordan daha fazlasını veren Metro otobüs şirketine teşekkürü bi borç bilirim efendim.

Şuan Bolu'yu geçmiş bulunmaktayım. Bi yandan telefonumla yeni seçtiğim aşk kurbanımla konuşuyorum bi yandan yolu seyrederken bi yandan da leptabımı açmış Metro Suit'in evimdekinden daha hızlı netiyle bloguma yazı yazıyorum. Veee yolculuk Ankara!

~ Otobüsteyken yazdığım kısmı..

Özlemişim nasıl anlatamam. Gerçi Ankara'nın da taşını toprağını değil sevdiklerimi özledim. Ahh ah her günüm dolu her gün biriyle görüşücem. 17sine kadar her günüm dolu! Bu ne lan!! Para mı yeter? Bu randevularımın bazılarını ileriye almalıyım sanırım. Bu akşam Gülçinle çıkıcam. Yarın Handeyle falan derken.. İlk haftamı çok yakın arkadaşlarıma ayırdım. Ondan sonraki haftam ise sevgili adaylarıyla. Bakalım bi sınava tabii tutarız hepsini. :P Şaka yapıyorum canım böyle anlatıyorum diye gerçek sanmayın hatta pek istenilen biri değilim. Hatta isteyenlerden bile uzak duruyorum kaçıyorum diyebilirim. Zarar görmek istemiyorum artık.

Doruk geçen mesaj attı Issız Adam'ı beraber izlemiştik. diye... Evet? dedim. Ordaki adam benim dublörüm. dedi. Hala seviyor. Ve ne tuhaf ki ben de ordaki kızı oynuyorum hikayemde. Ama bu kadar şey yaşadıktan sonra birbirinize zarar vermeye başlıyorsunuz. Bihter tarzı değil de Beşir tarzı daha çok. O mutlu olsun. Ben severim hesabı benim sevgim. Onun sevgisiyse Bihter tarzı ama umursamazından. Bilmiyorum ya kafam çok karışık. Umarım hayatlarımıza birbirimiz olmadan devam edebiliriz. Çünkü ben onu artık istemiyorum yani. O kadar..

~ Otobüsten inip evime vardığımda yazdığım kısmı..


Vee yayınlamak şu saate kaldı. :D

28 Haziran 2010 Pazartesi

İnci sözlük Facebook istilası...

"Facebook karıştı!İnci Sözlük üyeleri Ekşi Sözlük,Twitter ve Okan Bayülgen'den sonra hedef olarak Facebook'u seçti. Daha önce Ekşi Sözlük, Twitter ve Okan Bayülgen'in başına bela olan İnci Sözlük, yeni hedef olarak Facebook'u seçti. İnci Sözlük'ü bilmeyenler için oturaklı bir tanım yapmaya çalışırsak; 18+ içeriklerin bulunduğu bir yer olarak tanımlayabiliriz. Lakin +18 ibaresi kimi zaman açılan yeni başlıklarla insanlık dışına da çıkıp tanımsız bir hale de gelebiliyor.Kısa bir süre içerisinde oldukça popüler hale gelen bu sözlüğün üyeleri ortalığı birbirine katmayı adet haline getirmişler. Şu an Facebook'taki küfürlü içerik, Facebook Translate sayfasındaki bir açık yüzünden meydana gelmiş durumda. İnci Sözlük üyeleri var olan gerçek çevirileri kendi hazırladıkları küfürlü içeriklerle değiştirdi. Ortada bir hack durumu yok. Facebook fazla onay alan çevirileri anında aktif ediyor. Kısacası Facebook, İnci Sözlük'ün tüm üyelerinin yüklenmesiyle yeterli sayıda onay alan küfürlü içeriği bilmeden aktif etmiş durumda.Facebook'ta yorumların hemen altında çıkan Beğen *Şikayet Et* seçenekleri "inci s.k.r" olarak değişti.Facebook çalışanları ve bazı bilinçli üyeler durumu değiştirmek için çaba sarf ediyorlar. "


Abi bence süper oldu yaa... Cidden çok komik olmuş lgksjhksgjhkfghklk. İnci Siker kardeeeeş!! :D:D:D

26 Haziran 2010 Cumartesi

Yalan

Hani daha önce söyledim ya; yalandan nefret ederim! Şunu şöyle yaptım şu şöyle dedi diyip ardından o lafını hemen değiştiren insanlardan nefret ederim. Lafında dürüst ol gerizekalı. Doğruyu söyle! Kimse sana doğruyu söyleyince kızmıyor. Bak gördüğün gibi sana yalan söylediğinde kızıyorum ben. Sadece bu yüzden kızıyorum.

"Zardan adam 20 lira ama sana 10a veririm." diyen adam, nasıl da aynı zamanda "Şimdi kapatıyorum şu saatte gel." der mi? Hangi satıcı son müşterisini kaybedecek olsa bile dükkanını kapatır? Hangi?

24 Haziran 2010 Perşembe

Allah bin belanı versin Behlül.

......

Oyuncu dediğin nerden belli oluyor biliyor musun? Delirmek ağlamak gibi sahnelerde belli oluyor. Beren Saat'e tebriklerimi iletiyorum. Yeminle korktum cidden delirmiş gibiydi yani. Ama Behlül(Kıvanç Tatlıtuğ) öl oğlum sen. Berbat bi oyuncusun. Allah senin bin belanı versin. Yaşama sen. Bütün hevesimi kaçırdın lan. Güzelim finali bok ettin. Konuşma sen. Ağzını açma. Sakın açma ağzını salak. Sakın. Bihter ölüp cenazeler kaldırılmalıydı belki bi de Ziyagilin evi kapatması olabilir o kadar. Konuşmasın lütfen şu Behlül. Dünyanın en rezil oyuncusu!!! Çılgınsın meeeğn!

Blög

Şimdi biliyorsunuz(ya da bilmiyorsunuz) Sonisphere diye bi festival var. 25-26-27 Haziran tarihlerinde BJK İnönü Stadyumunda gerçekleşen... Ahh ulaaan ah! diye iç geçirsem de Megadeth-Slayer-Anthrax'la(ben mötalikayı saymıyom gardaaaş) aynı havayı soluyacağım, mutluyum. Her ne kadar izleyemeyecek olsam da(bkz: züğürtlük) oradaki caminin avlusundan dinleyip headbang yapacağım, kararlıyım, hıhı evet.



Ayrıca İstanbul çok güzel bi yermiş var ya. Şu yaşımda daha ilk defa geldim. Aşık oldum ama sanırım. Elimde fotoğraf makinem, dakkada bir bi yer görüp çekiyorum. Makinem alışkın değil bu kadar sık kullanılmaya :) Daha çekeceğim çok şey vardı da tam boğaz turuna çıktığımızda dıdıdıdıdı "PİL ZAYIF"! Ne salağım 2 saatte şarjını bitirdim. Ama çok güzel şeyler de çektim hani, içime sindi..(Dışıma barbi-tabi sen bunu okuma bile-) Ortaköy'de bi cami vardı adını bilmiyorum. Küçüktü falan ama ben çok sevdim onu. Hatta en sevdiğim cami. Hatta ve hatta imana bile gelebilirdim yani. Kilisemsi havası da var. Yani duvarları falan ne biliyim yaa öyle bişey. Adını bilen söylesin. Kuşları da ayrı bi sevdim. Çok güzel olmuş. Çok güzel değil mi yaa? :(

Not: Anlaşıldığı gibi fotoğraf bana ait.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Fotoğraflarını çekicektim senin çocuk!

Planlarımızı yapmıştık. Temmuzun sonlarına doğu ki saçlar başlar uzasın çekicektim seni. Fotoğraflarını çekicektim senin çocuk! Keşke bana seninim diyerek yalan söylemeseydin. Yalanlardan nefret edersin sen. Yalanlardan nefret ederim ben. Madem öyle neden birbirimize yalanlar söyledik? Kandırmyalım şimdi kendimizi. Kimse kendisine yalan söylenmesini istemez. Oysaki söyler. Hatta tek kol üzerinde amuda kalkıp zıpkaya zıplaya 83734758465 tane yalan söyler. Söyler yani, insan! Ama sen bana söylememeliydin. Fotoğraf fantezileri bile yaptım ben be.  Sırf fotoğraf çektirmek için tango öğrenmedik mi senle? Bana acilen tango bilen model lazım. Tamgo bilsin lütfen. Blues dinlesin. (ne alaka şimdi) Fotoğraf çekicem oğlum. Tango yapıcam. Hem de fotoğraf çekicem. Sahi klonlama yöntemi uygulanıyor mu? Ne içtim ben yaa? Okuyom ben yaa! Kendi kendime de tango yaparım ben. hem de çok fena. Kendi kendime her konuda yeterim. Sikerim ulan erkek de neymiş. Bir kadın erkek de olur gayet. Bir kadın bayan olamaz ama travesti olur. Sahi ben bi travestiyle tango yapmak istiyorum. Lüüütfeeeğn1

İçimdeki Çocuk

Bir gökkuşağım var..
İçinde siyahın ve beyazın sıcağı soğuğu,
Açığı koyusu kısacası her tonu var.
Görenler az,
Gördüklerini sananlarsa çok..
Gökkuşağımın siyahında gizlenen ufacık bir çocuk vardı.
Beyazında sıkışan umutlarla besleniyordu.
Gözleri siyahın içinden bile parlardı..
Kimi zaman umutsuz,
Çoğu zaman kusursuz bir bebekti.
Topraklarıma her yağmur düştüğünde,
Her fırtına, her şimşek sonrası
Kucağıma oturur ve beyazını bulaştırırdı yüzüme..
Onu en son 1 ay önce görmüştüm..
Buralardan taşınacağını söyledi,
Uykusuz gibiydi, yorgundur dedim,
Üstelemedim..
Gitme desem de gidecekti,
Valizleri hazırdı bile..
Özleyeceğimi biliyordum,
Ama hep benimle kalmasını istemek..
Bencillik olurdu.
Belki yeni arkadaşlar edinmek,
Yeni yerler görmek,
Yeni renkler tatmak isterdi..
Bu yüzden gitmesine izin verdim...
Biraz önce ölüm haberini aldım..
17-18 yaşlarında bi gencin kalbine girmeye çalışmış.
Yollar cam kırıkları ve taşlarla doluymuş.
Geçilemez haldeymiş.
Kendini onun gözlerinin siyahına öyle bi' kaptırmış ki
Onun için bütün acılara katlanabileceğini düşünmüş..
Ama ufacık ayakları yüreği kadar güçlü değildi..
Kan kaybından kaybettim onu.
Keşke gitme deseydim,
En azından deneseydim.
Benim siyahım ikimize de yeterdi..

Seni özliycem içimdeki çocuk...


~ Uxuun süre önce yazıp varlığını bile unuttuğum bu şiiri bana hatırlatan o saf çocuğa teşekkürler.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Siktir Git!

Şimdi sana ben aşıkmışım desem inanmıycaksın. Biliyorum ben de inanmam. İnanmamakta haklısın. Hala inanmamayı tercih ediyorum. İnanmasam aslında, en güzeli. İnanmak yıpratıyor beni. Bedenimi. Bedenim inanıyor ama. Biliyorum çünkü o yanımdan geçtikten sonra ağlamaya başlıyormuşum. Arkadaşlar öyle diyor. Biliyorum çünkü beni hiiğç umursamıyor. Genelde hep umursamayanlara aşık olunur dimi? Dimi? Bak biliyorum ben. Doruk da benim için imkansız aşktı. Olacağını ne biliyim amk. Olmasaydı keşke. Ölseydi geberseydi de o koridora gelmeseydi. Ölseydi de benim olmasaydı. Ölseydi de diyorum çünkü ölseydi ona hala aşık olucaktım. Ona olan aşkımı öldüremiycekti. Aşkım öleceğine o ölseydi lağn! Ölseydi de beni aldatmasaydı. Ölseydi de onu aldatmasaydım. Canım acımıyor biliyor musun? Sadece geçen zamanıma üzülüyorum. Çünkü hiç bir aşk kavuşunca devam etmez. O çok azdır. Kavuşsalar bile aralarında mutlaka engel vardır. Kimisinin eşi başka şehirde olur. Kimisi akşam 5-12 çalışır göremez sevdiğini her daim. Şimdi siktir git Doruk. Bana artık eskisi kadar imkansız gelmiyorsun. Bana artık eskisi gibi bakmıyorsun. Bana artık aşkla bakıyorsun. (Dur bi dakika bunda bi yanlışlık var;aşkla bakan adam aldattı!) Bu beni korkutuyor. Bu beni üzüyor. Ben artık eskisi kadar aşık değilim. Ben hevesimi aldım. Soğudum. Ben çok yoruldum. Ben devam ettirdim hep ben! Ben sana siktir git dediğimde tamam sen de diyebildin bana.

Biliyorum şu yazıyı okuduktan sonra ki eğer okursanız. Hani okursanız eğer. Çünkü ben baştan bi daha gözden geçirmeye çalıştım da belli bi yerden sonra devam edemedim; BOK GİBİ OLMUŞ! Evet aynen öyle olmuş. Ya da benim bugün her şeyi kötü algılama özelliğim kendini gösterdi. Devam etmiyorum şu yazıya daha fazla. NOKTA! .

18 Haziran 2010 Cuma

Doruk'u Aldatmak

Nasıl oldu? Doruk'un evine gidicektim 7 gibi falan. Öncesinde bi arkadaş aradı. O zaman arkadaştı. Begüm dedi bedava biletim var elimde sinemaya gider miyiz? dedi. Aa kaçta bitiyo olabilir dedim. 18.30 gibi biter sanırım dedi. Süpermiş gidelim dedim. Gittik. Böyle güzel oluyor dedi. Nasıl dedim. Yani yanında sevdiğin biri varken sinemada olmak dedi. Beni öpmek istiyorsun şuan değil mi dedim. Öptü. Ben de öptüm. Doruk'tan iyi öpüşüyor şimdi. Hakkını yiyemiycem. 
Bi cesaretle elimi pantolonundan içeri soktum. Bunu yapmak istemediğimi farkettim sonra düşününce. Ama bu çocukla buluşmadan önce Doruk'la aramızda şöyle bi konuşma geçti telefonda.
D: Aşkım nerdesin?
B: Kızılaydayım sen?
D. Arkadaşımda kaldım dün gece. Emekteyim.
B: Arkadaşındaydın demek...
D: Ben 1 saate eve geçerim. Daha üstümü giymedim. Iııı iş kıyafetlerimleyim. (Önceki gece konseri vardı da..!)
B: Anladım. Ben de sinemaya giricem birazdan. Film bitince gelirim. Ararsan falan duymam. Ona göre.
D: Kiminle gidiyorsun?
B: Sen dün gece kimde kaldın?
D: Tamam anlaşıldı. Öpüyorum çok. Görüşürüz o zaman 1buçuk 2 saat sonra. Baay.
Ve çat telefon kapandı. Sevgilisi uyandı sanırım :)
Hoş, saat olmuş 5 hala ne yatak keyfi bu anlayabilmiş değilim ama neyse... Uzatmadım. Ve o sinema salonunda o çocuğa yaşatabileceğim bütün hazları yaşattım. Aferin bana. Çok iyi de oldu çok da güzel oldu taam mı?

Yine Yeniden Yenilikler

Of. Anlatıcak ne çok şeyim birikti. Düşündüm de hayatım çok hızlı geçiyor be. Yavaşlaması lazım artık. 8 gündür yazmıyormuşum. Ama dedim ya anlatıcak çok konum var. Döndüm ve yazmaya daha hızlı bi şekilde devam edicem. Ama önce bi plan yapmalıyım. Konu başlıklarımı yazayım şimdiden de unutmayayım. Öhöm. Başlıyorum. Ya da başlamasam. Üf. TAMAM BAŞLIYORUM.

1- Doruk'u Aldatmak
2- Doruk ve SİKTİR GİT
3- Yalvarmanın Dorukları (Ne çok doruk lafı geçti, sikicem onu)
4- Aşkın Tanımı (Evet aşkın tanımını yapacağım birazdan, hazırlanın! :D:D)
5- Dost-mu?-
6- Metrodaki Çocuk (Gelişmeler)
7- Saf Çocuk (Gelişmeler)
8- Anıl ve Sinema (Bu yeni biri :D)
9- Bir Küçük Bebek
veee son olarak;
10- Sonisphere ( Tabi onda sadece gidememenin hüznünü anlatıcam. )

13 Haziran 2010 Pazar

Siz karar verin. Yazsam mı yazmasam mı?

Düşündüm de Doruk kötü biri değil. Asla değil. Yani olsaydı ben şuraya 5 tane değil -ki onu da zorlayarak buldum- 20-25 negatif şey bulurdum.Bu nedenle sevdiğim yönlerini de yazmanın iyi olacağına düşünüyorum.. Bu beni tedirgin ediyor aslında. Eğer onları yazarsam ondan ayrılamam. Siz karar verin. Yazsam mı yazmasam mı?

10 Haziran 2010 Perşembe

Doruk ve Sevmediğim 5 özelliği

1-Sigara içmesi

2- Buluşamıycağımızı söylediğim zaman "önemli değil" demesi

3- Gülüşleri ( onlar çok tehlikeli hemen etkisine alıyolar )

4-  Köpek dişinin yanındaki azı dişinin olmayışı. ( Yiyişirken dilim hep o boşluğu buluyor vesselam :D )

5- Özledim demesi. (oturup ağlıyorum öyle dediğinde )


Mutsuzum hey blog. Mutsuzum. Mutsuzum çünkü ilişkim finallerini vermek üzere. Hep öyle olur, bi boşladınız mı bi mola verdiniz mi asla toplanamazsınız. Veremezsiniz vermeniz gereken sınavları. Sanırım öyle olucak. Seviyorum onu be blog. Ona inadımdan desem de başkaları bilmem ne falan filan. Seviyorum onu. Nefes alamıyorum şuan. Çok da güzel bir üslup kullandım yazarken. O zaman bana kocaman bi BRAVAA!

8 Haziran 2010 Salı

Biraz Mola

Ne malım. Daha 2 gün önce size tanışmamızı anlattım. Buna rağmen bu kadar mutlu olmama rağmen mola vermemiz gerek. Birbirimizden uzak kalmalıyız ki özleyelim. Çünkü artık her şey sıradanlaşmaya başladı. Bakalım hangimiz daha önce mesaj atıcak. Kanımın son damlasına kadar direneceğim uleeyn. Yok valla mesaj atmıycam. Hem sanırım başka birinden hoşlanmaya başladım. Şimdilik size sadece benden 1 yaş küçük olduğunu ve masum saf iyi kalpli ve gerçekten aşık olabilen biri olduğunu söylesem yeter.




Not: Şarkı konuyla alakasız.

Kibar Çocuk

Sabah kalktım duşumu yaptım giyindim falan. Evden çıktım. Metroya bindim. Oturacak yer yoktu ve benim metroda olacağım süre boyunca uyumaya ihtiyacım vardı. Gecenin 1inde yatıp sabah 5te kalkınca haliyle insanın deli gibi uykusu oluyor. Aslında uykum da yoktu bi garip. Kafamı taşıyamıyordum. Bana fazlalık gibi geldi bi an. Gözlerim cin gbi açık ama kafam aşşağı düşüyor. Nasıl desem ruhum uyanık bedenim hala uykuda gibiydi. Ehh bütün gece matematik çalışmanın sonucu bu oluyor.

 Bi kaç durak gittik metroyla. Kibar çocuk bana yer verdi. Çok yorgunsun sınavın falan var sanırım dedi. Hayır diyebilmeyi çok isterdim dedim. Güldü, naif. Kafamı geriye yasladım son kez gözlerinin içine baktım ve gözlerimi kapattım. Metrodan inerken bi konuşma geçti aramızda.

K.Ç: Hangi okul?
B: Falanca filanca. Sen?
K.Ç: Falanca filanca. Son sınıf sanırım, nasıl geçti ygs?
B: Yok daha 3. Sen?
K.Ç: Son senem. Mf misin?
B: Evet, sen? Nasıldı ygs?
K.Ç: İyiydi. Nereye gidiyorsun?
B: Okulaaaa :D
K.Ç: Okula serbest kıyafetle mi gidiyosun?
B: Bizim okulda yaz uygulaması adında serbestlik var. Rahatız.
K.Ç: İyiymiş. Sana iyi dersler o zaman. Ve sınavında başarılar.
B: Teşekkürler çok. Sana daaa :))
 

6 Haziran 2010 Pazar

Dolu

Diyorum ya dolu yağdı bugün. Bir öncekinde ondan bahsedecektim ama sosyal mesajlara daldım birden :D  Yahu ne güzeldi. Cidden bu kadar güzel olamazdı sanırım. Kahvemi alıp izlemeye koyuldum. Göründüklerinden daha hafif olmaları ilginç.

Uzun amandır dolu görmüyordum. En son ne zamandı? Aman tanrım. 2004 yazı... 6 YIL! Zaman ne çabuk geçiyor. Yaşlanıyorum oğlum. Daha dün gibi çocukluğum, gençliğim.

2004ten bir yaz gününde annemle işyerindeydik. Üstümüzde kısa kollu tişörtler var. Dışarda deli gibi yağmur yağıyor. Ardından bir de dolu gelmesin mi? İşyerinde bulup bulabileceğimiz bütün poşetleri birbirine zımbaladık falan. Yağmurluk yaptık kendimize. Otobüs durağına gidene kadar yediğim dolular yüzünden vücudumda ufak morluklar olmuştu. Yine de severim doluyu. Sesi hoş geliyor dinlediğinde. Aslında doğanın sesi mükemmel. MÜ KEM MEL :D

Not: Resim bana aittir.

Varoşlara varmak gerek.. Görmek gerek o saf gülüşleri..




Şuan burada dolu yağmakta.. Fotoğraf çekmeye çıktım biraz önce. Gerçekten iyi kareler yakaladım. Zaten oldum olası bahçemi sevmişimdir. Çekilmesi gereken o kadar çok şey var ki. Her gün yeni bir şey keşfediyorum. Her gün bize çok da uzak olmayan varoşlardaki bir çocuğun resimlerini çekip onun da değer verilmesi gereken biri olduğunu söylüyorum. Cebimdeki bozukluklarımı veriyorum ona. Sıkıca da tembih ediyorum. Yine geleceğim bu paraları biriktir bi daha ki geldiğimde eğer harcamış olursan yenisini alamazsın. Sana onlarla kitap alacağız. Eğer çok biriktirirsen bundan da alabilirsin. diyorum fotoğraf makinesini kastederek. Onlar bana gülüyorlar. Onlar bana eksik ve çürük dişlerini göstererek, kirli yüzlerindeki o masum güzellikle gülüyorlar. Kimileriyle ciddi dostluklar kurdum. Beni seviyorlar. Onlara para veriyorum diye değil. Onlara değer veriyorum diye. Onlara sadece yapmak istediklerini yapmalarını söylüyorum diye. Onları seviyorum. Cidden seviyorum. Bana pişman olduğum geçmişimden pişman olmamam gerektiğini anlatıyor her birinin yaşam hikayesi. Konuştuklarında kocaman birer adamlar aslında onlar. Onlar, siz onları sevdiğiniz sürece seviyor.


Not: Şarkı doluyla karışık yağmurda oldukça güzel gitti.

4 Haziran 2010 Cuma

Aşkın Doruk'u, aşkın doruğu!

Şimdi dedim ya bi sevgiliceğzim var benim. Adı Doruk. Kendisi çello çalıyor since 2000. Onu ilk nerde gördüm? Babamın beni götürdüğü klasik müzik konserlerinden birinde gördüm. Aman allahım! Nasıl çalıyor anlatamam. O an o çellonun yerinde olcaktım var yaaa :D  İlk görüşte aşık oldum. Konser programını açıp çello kısmına baktım ve orda! Ordaydı işte. İsmi büyük harflerle yazılmış. ( Gerçi hepsinin isimleri öyle yazılıydı :D Ama onunki daha bi başka <3 ) Ara verildi bu dışarı çıktı sigara içmeye. Ben de güya telefonla konuşucam diye babamdan uzaklaştım. En yakın arkadaşımı aradım olanları anlattım, verdiği ilk tepki; AAAAAAA! Eee Begüm aşık oldum dedi. Kolay değil bu. Begüm sever, çok sever ama asla aşık oldum demez. İlk defa kurdu bu cümleyi. Haliyle Hande delirdi. ( Nası bakarsın benden başkasına lan söyle çabuk! asddsdfjf ) Handeyle konuştuktan sonra gittim keman çalan abiye dedim ki -sahnede yan yana oturuyolardı.- " Merhaba, içeri girince Doruk'a söyler misiniz çıkışta lavaboya giden koridorun oraya gelsin. " Adam anlam veremedi yani neden gidip kendim söylemiyorum ki herif 5 metre uzağımda alt tarafı. " Şuan uygun bi durumda değilim kendim konuşamam, lütfen iletin. " diye ekledim. Babamın yanında gidip Doruk'la tanışmaya biraz çekindim açıkçası.. Aradan sonra çok güzel parçalar çaldılar. Cidden orda can vericektim onu o kadar istiyordum ki! Konser bitti. Sanırım en çok alkışlayan kişi bendim. :) Karnıma ağrılar girmeye başladı. İlk defa bu kadar heycanlanıyordum. Onu görür görmez anladım benim için o; "O" ! Ama ya yanılmışsam demedim bugüne kadar. Dedirtmedi. Neyse çıkışta bekledim gelsin diye, bekledim. Babama tuvalete gidiyorum diye söyledim. Kabız mıyım ki ben bunca saattir napıyorum tuvalette dimi? En sonunda geldi. Yüzüme taktığım en şirin en tatlı gülümsememle merhaba dedim. Merhaba dedi tanışıyor muyuz? o kadifemsi erkek sesiyle. O an diyebileceğim en güzel cevabı verdiğim için kendimi tebrik ediyorum. (!) Rüyalarımın erkeğisiniz ordan bi tanışıklık var. ! Hay ağzıma sıçıyım bu ne lan! :D:D Allah'tan o mütevazi gülümsemesiyle bu rezil anı geçiştirdi. Elini uzattı, sanırım bildiğiniz gibi ben Doruk. Elini sıktım, be...ben de Begüm. Bana ne olduysa o gün oldu. İlk defa bi erkeğin karşında dilim tutulmuştu. İlk defa dizlerimin bağı çözülmüştü. Tanrım ne oluyordu bana böyle? Ben ona dalıp gitmişim ellerimiz hala birbirleriyle tokalaşıyor. Sanırım vücudumda en sevdiğim yerim; ellerim! Onlarla tanıdım o vücudu. Sanırım gitmem gerekiyor arkadaşlarla bir şeyler yapacaktık sizinle biraz daha sohbet etmek isterdim ama geç kalmak istemiyorum. diyerek döndürdü beni dalıp gittiğim yerlerden..  Gidişini izledim. İçim parçalandı. Ya göremezsem? Akşam gittim Facebook aldım kendime bir tane. Önceden yoktu. Sonra onu aradım yana yakına facede.. Bulamadım. Hesabımı dondurdum ve oturup ağlamaya başladım. Nasıl olur da msnini ya da numarasını almazdım ben! Aradan baya bi zaman geçti gün oldu 14 şubat. Ben Doruk'u deli gibi özlemiştim ve bunca zamandır gittiğim hiç bi konserde de görememiştim. 14 şubatta face'e tekrar girip arama kısmına yazdım o harfleri; D-O-R-U-K. 2 ya da 3. sayfada buldum onu! Eveeet! Ekledim, eklememden 5 dk geçmedi kabul etti. Konuşmaya başladık şimdi hatırlamıyorum onları. Ama onun tek bir sorunu vardı; aramızdaki yaş farkı. Dedim muhabbetim seni sıkıyor mu? Ya da benim yanımdayken kendini abi gibi hissediyo musun? Hayır. E o zaman neden engel olsun bize bu yaş farkı. Neden? Aradan yıllar geçse bile azalmıycak ki bu fark. Hep aynı kalıcak, hep lanetli olucak  9! İkna edene kadar canım çıkmadı değil. E malum kimse kendisinden 9 yaş küçük biriyle çıkmak istemez. Ama bunu başardım. Artık o benim. Şimdilik her şey yolunda gidiyor. Aynı eve çıkmayı planlıyoruz bu yaz. Bakalım uygun ev bulursak çıkacağız. Size haberleri tekrar yazarım, görüşmek üzere :)

Oh May Fakin Gad

Bugün benim doğum günüm değil bir şeyim değil. Annemin bana bu bebeği almasının sebebi nedir? Lütfen biri bana açıklasın. Delireceğim. Şuan elimde tuttuğum bu şey bu bebek bir Canon EOS 550D 18-55 SLR mi? Öyle mi gerçekten? Tanrım lütfen bu bir rüyaysa eğer kaldır beni bir an önce. Ona bağlanmak istemiyorum.

Kızıl Hatun

Geçen bir hatun gördüm. Abooo :D Hatun bi 25 yaşlarında vardı. O uzun kızıl saçlarıyla, onlarla mükemmel giden mavi gözleriyle, ince beli, dolgun göğüsleri ve kalçalarıyla, yanağındaki beniyle, saçıyla aynı renkteki rujuyla mükemmel görünüyordu. O an anladım ki kızıl olmalıyım. Saçlarımı boyatıyorum ulan! Of ya :D Lanet olsun neden bu kadar güzeldi ki şimdi tam da erkek arkadaşceğzimin yanında? Neden ha? Çocuk bi daha bakmaz bana onu gördükten sonra. Mükemmelliğin tanımıydı hatun.

Ben de çirkin sayılmam. Ondan eksik kalır yanım yok mav gözlerim dışında. E ne var canım benim gözlerim de koyu yeşil. Hem daha derin bakmamı sağlıyorlar onlar benim. Acaba saçlarımı ne zaman boyatsam?