28 Temmuz 2010 Çarşamba

Ve yine bi inci saldırısı daha..

Bildiğiniz üzere inci çocukların girmemesi gereken +18 ne isterseniz bulabileceğiniz küfürlü mü küfürlü benim de yazarlığını yaptığım bi sözlük. Farketmemiştim bi saldırı olacağını. Bayadır inciye girmiyorum çünkü. Facebookta gördüğüm üzere ve inci sözlüğe girip bunu onaylamam üzerine (bkz: 28 97 2010 facebook sikertmesi vol 2 başlığı) bunu yazma gereği duydum. Sizin de inciyi sevdiğinizi biliyorum. Bu adamlar işsiz değil emin olun. Bi çok şey için uğraşıyolar. Facebook da açık vermeseydi canım kıh kıh kıh :D İnciyi seviyoruz. 















cCc inci siker cCc

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Yoruldum.

Sana anlattım mı bilmiyorum ama ben bu Deniz'i çok sevdim. Çok sevdim şuan mutsuzum deli gibi ağlamak istiyorum. Hıçkıra hıçkıra. Ağlayamıyorum ama ne iş? Deliricem sanırım.
Bu aldığım 3. darbe. Kalbim sıkışıyo şu aralar sıklıkla.


Lanet olsun niye sevdim mi bu kadar çok sevmek zorundayım? Neden bunu yapıyorum her seferinde? Niye ya niye niye niye niye niye? Sadece niye? Merak ediyorum bunu cidden. Sevmiycem bundan sonra. Valla.


Tam dedim ki aradığım ilişkiyi buldum. Tam dedim ki evet bu çocuk bana aşık. Niye bana bunu yaptın ki? Özür diledim abarttım dedim affet dedim yalvardım. Yalvardım ulan. Bari bi açıklama yap dimi? Salak. Salak. Lanet olsun senin gibi herife ya. Bana hayallerimdeki ilişkiyi yaşatıp sonra pat diye elimden ne diye alıyosun ya. Hem de hiç olmadık bi zamanda. Hem de tam kendimi sende, güvende hissederken. Neden?!


Çok yorgunum ben. Mutsuzum da daha çok. Dağıldım. Bu da bu yazının şarkısı olsun, Candan Erçetin - Nedense Sustum

15 Temmuz 2010 Perşembe

Saman kağıdı, eskilerden...

Şu saatte uyumamış olmayı seviyorum.. 

Bana geçen yazı hatırlatıyor.

Bir zamanlar konuşurduk senle şu saatlere kadar. 

Önce msnden kamera açardık birbirimize. 

Sen heyecandan şapşal şapşal hareketler yapardın. 

Ben seni nasıl sevdiğimi anlatırdım, 

Sen yeşil elma rules! yazardın iletine. 

Ne çok 5.44ler görmüştük seninle.. 

Güneşin batışı kadar

Doğuşunun da anlamlı olabileceğini

Sende öğrenmiştim ben. 

Güneştim. 

Her güneş doğuşunda ayrı bi heyecanla mesaj atardık birbirimize.. 

5.44! 

Geçen msnde hala seni engellemediğimi ya da silmediğimi farkettim. 

Tesadüfen açtın 

O kullanmayı pek sevmediğin ama benim için kullandığın msnini. 

Bayadır girmiyordun. 

Sahi nooldu benden sonra? 

Beni öylece bıraktığında elimde telefon

Kafamda bin bir soru ne yaptın koskoca bir sene?

 

Ahh özlettin kendini çocuk. 

Nerelerdesin? 

En son Profestivalde tanımamıştın beni gözlerimin içine bakıp.. 

Doğru muyum?

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Daha neler!

Nooldu biliyo musun? Bilmiyosun tabii. Nerden bileceksin. Olanlardan ötürü hala ellerim titriyor.Sakinleştiğim zaman anlatmaya başlıycam. Öldürdün beni Sezar. Yaşatmadın,  nefes almadım. Evet Sakin'leştim. Anlatıyorum.

Nooldu biliyo musun? Bilmiyosun tabii. Ama sakin ol ve dinle. Deniz'le ayrıldık. Zaten hiç olmamış böyle bi ilişki. Formspringinde gördüğüm şey karşısında hem şok oldum hem korktum. + biriyle çıkıyor musun? - hayır



B: gelebildin mi sonunda? (13.59)
D: evet (13.59)
B: hoş geldin o zaman.. (13.59)
D: hoşbulduk (bunu saat 14.00da dedi)
B: :) (14.00)
B: ne çok konuşuyoruz değil mi?(14.21)
B: hala da konuşmaya devam ediyoruz. deniz beni sevmiyorsun sevmiyceksin. zorlamayalım bence..(14.26)
B: biriyle çıkıyor musun? demişler hayır demişsin. dimi? zaten biz hiç bişey yaşamıyoruz. neyi zorlıycaksak. neyse.. konuşmayalım bi daha lütfen. mesaj atma.. ben de atmıycam.. hoş senin mesaj attığın falan da yoktu ya neyse... kendine iyi bak. (ben bunu saat 14.59da yazdım)
Deniz çevrimdışı 15.59
Deniz çevrimdışı 16.09

AD bu yazıyı yazarken aklıma hep sen geldin. Senin severim böyle insanları can yakmaz tarzı yorumun geldi aklıma.. Özetle acıtıyolar. Hem de feci derecede.. Beni ailesiyle tanıştırabiliyorken arkadaşlarına söylemekten utanan bi insanı hayatımda tutmıycam ben yaa.. Ne hali varsa görsün.. Şok geçirdim zaten.. Bizim hiç bi ilişkimiz olmamış kollarımda yatarken, dudakların hayat derken falan.. Bi ilişkimiz olmamış bizim. Şaka gibi resmen. Dayanamıyorum ve midem bulanıyo artık erkeklerden. Bu ne ya? Hala inanamıyorum. Dakika başı ben mi yanlış okudum diye kontrol ediyorum ama doğru bile okumuş olsam insan bi cevap verir be.. Yuh!

Terry Jacks - If You Go Away




















Terry Jacks - If You Go Away(tık)  Bu da günümün şarkısı...

Bu da çevirisi...


Eğer gidersen, bu yaz gününde
o zaman güneşi de götürebilirsin
güneşli gökyüzünde uçan bütün kuşları
aşkımız yeni, ve kalplerimiz yüksekteyken
gün gençken, gece uzunken
ve ay yerinde dururken, gece kuşunun şarkısını beklerken
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
ama kalırsan, bügünü öyle yaşatırım ki
daha önce hiç bir günün olmadıgı, ve asla olamayacagı gibi
güneşe yelken açarız, yagmura bineriz,
ağaçlarla konuşur ve rüzgara taparız
eger gidersen, anlarım
bana elimi dolduracak kadarını bırak yeter
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
eger gidersen, gideceğini biliyorum ya, dünyaya durmasını söylemelisin
sen dönene dek, eger gelirsen,
zaten aşk ne işe yarar ki seni sevmedikten sonra
sana söyleyebilir miyim şimdi, sen arkanı dönerken
ben yavaşça öleceğim, bir sonraki merhabaya kadar
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
ama eger kalırsan, sana öyle bir gece yaşatırım ki,
daha önce hiç bir gecenin olmadıgı, ve asla olamayacagı gibi
gülümsemene yelken açarım, dokunuşuna binerim,
gözlerine söylerim, seni ne kadar sevdiğimi
ama eger gidersen, hayır, aglamam
çünkü "elveda" sözcügünden bütün iyilik silinmiştir
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen
eger gidersen, gideceğini biliyorum ya,
kalmayacak birşey dünyada güvenecek
sadece boş bir orda, içi boşlukla dolu
yüzündeki boş bakış gibi
gölgenin gölgesi olurdum
seni benim yanımda tutabileceğini düşünseydim
eger gidersen, eger gidersen, eger gidersen

Dinlemeni şiddetle tavsiye ederim...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Çiçekli çarşaflar içinde onunla uyanmak yeni güne..

Eve götürdü beni. Yanlış anlamayın hiç bi kötü düşüncesi yoktu kafasında.. Onun beyninin içindeyim, biliyorum. Yalnız olacağımızı söyledi. Sonunda benim saf meleğim büyüyor diye sevinmiştim. Annemi aradım. Burcularda kalıcağımı söyledim. Sonra Burcuyu aradım. Annem ararsa bi yalan uydurmasını falan istedim. Sonra otobüse bindik gidiyoruz evlerine... Bu gece benimle kalacağın için teşekkürler ailene yalan söylemek zorunda kaldın benim yüzümden dedi astı hemen suratını. Dert değil asma suratını dedim. Annem aradı tekrar. Burcunun numarasını istedi. Ben de verdim. Numarasını isteyince Deniz daha bi gerildi. Ya ararsa ya orda olmadığını çakarsa diye. Sakin ol bişey olmaz. Olursa da çok bi umrumda değil. Sana değer dedim. Gittik gittik sonunda otobüsten indik 1 saat otobüs nerdeyse lan. İnsaf! Kör itin öldüğü yerde mi oturuyosunuz mübarek.  Otobüs durağının hemen karşısındaymış evleri. Allahtan yürümedik yani. Yoksa ben ordan geri dönerdim :D Binadan içeri girdik işte, evleri 3. katta. Ve asansörleri var ona da ayrı bi mutlu oldum. Anahtarını çıkardı kapıyı açmak için..Açtı kapıyı içerden " Deniz sen mi geldin?" diye bi ses. Aha dedim sıçtık. Annesi evde. Ben Deniz'e bakıyorum ama denizde hiç şaşırmış bi hal yok. Normal karşıladı. Gel dedi elimden çekti. Salona geçtik. Ev ahalisi sofra kurulu televizyon izleyerek bizi bekliyo. O an oha demek için nelerimi vermezdim bilemezsin. Şok geçirdim. Bildiğin şok etkisiydi. Ailesiyle tanıştırdı beni. Ellerinizi yıkayın hadi sofraya dedi sevgili Şükran teyzeciğim. Çok iyi anlaştık. Çok eğlenceli bi kadın. Zayıf modern sarı uzun saçlı hoş bi kadın. Deniz daha çok babasına benziyo ama. Gözleri zaten aynı babası. Bi de küçük kız kardeşimiz var ki o da böyle bıcır bıcır bişey çok tatlı sürekli bana sarılıp öptü durdu. O da babasına benziyor. Babası da yakışıklı adam hani. Yemekten sonra oturduk televizyon seyrettik. Benim hiç Denizle konuşucak vaktim olmadı. Hani yalnız kalıcaktık bu ne noluyo diye. Saat 12 oldu biz yatıcaz dediler annesiyle babası. Yatağımı gösterdiler. Sen de yatmak istediğin zaman burada yatarsın dediler. Deniz'in yatağı... Deniz de yine onun odasındaki kanepede yatıcaktı. Ah bitanem kıyamam ben onun o kırılgan narin yumuşak bedenine. Allah'tan sabaha karşı geldi yanıma kıvrıldı da sabahın soğuğunda o iğrenç kanepede yatmadı. Çiçekli çarşaflar içinde Denizle ve deniz kokusuyla uyandım saat 8de. İlk defa 5 saat uykuyla cin gibiydim :) Deniz'e sarıldım. Yine o uykulu sesiyle "Seni seviyorum" dedi ve daha sıkı sarıldı sıcacık teniyle tıpkı 4 gün önceki gibi. Sahi onu yazmadım ben daha dimi? :) Anlatıcam.. Sıra gelicek elbet.Neyse kalktık yataktan. Deniz dışarı çıktı. Üstümü giyindim.Şükran teyze yatmam için bana Denizin eşofmanlarından birini vermişti gece yatarken. Mis gibi kokuyodu. Deniz kokuyodu. Tam üstüme askılımı geçirirken içeri kardeşi geldi. Sarıldı. Günaydın. dedi. Ben hayatımda bu kadar sıcak kanlı ve modern insanlar görmedim. Sonuçta şurda kaç gün olmuş ki Denizle çıkalı? Ama iyi de oldu yani. Ben Denizden emin oldum en azından. Gerçi baştan beri emin olamadığım kendimdim... Sanırım bu geceden sonra emin olmasam bile emin olmuş rolü oynayacağım kendi kendime. Çok seviliyorum çünkü. Bunu kaybetmiycem. Bu seferki Doruk vakasına dönmiycek!



4 gün önce ne mi oldu?

4 gün önce Deniz sabahın 6sında geldi evimin önüne. Beni görmesi gerekiyomuş uyku tutmamış falan. Annem işe gidene kadar onu içeri alamadım. Annem 6.45de evden çıktı. 7de Deniz bizdeydi. Uykusuzdu. Hiç uyumamış öyle dedi. Zaten çökmüş gözaltlarından da belliydi. Uykumuz vardı 2mizin de.. Sarıldık uyuduk. Öğlen 12 gibi kalktık işte.. O olay da budur.

16 yaşında bi Donnie Darko da ben istiyorum uleyn.

Ohea yani 16 yaşında ve hayvan gibi omuzları var. Boyu desen bütün öğrencilerden uzun. Bu ne lan? Şaka mı yani? Eğer 16 yaşında bi çocuk böyle olabiliyosa ben de istiyorum be. Bende bende bende!

Donnie Darko bi film kardeş. İzlemeni de şiddetle tavsiye ediyorum. Bazı yerleri sıkıcı ama ben bu Donnie Darko'da Deniz'in(O kim? Saf çocuk!) bakışlarını gördüm. Evet bazen öyle korkunç bakıyolar. Tipleri de benziyo hani. Ama karakter olarak çok zıt olduklarını söyleyebilirim. 2001 yılında çıkan bu filmi şimdi izlediğim için pişmanım arkideş. Bi elinize eti hoşbeş diğer elinize sütlü kahve alıp izlemeyin sakın. Ben aldım üstüm başım battı hep. Gerildim kimi zaman. Of. Ve filmden en sevdiğim replik...
+ Donnie Darko mu? Bu ne çeşit bi isim böyle. Bu süper kahraman gibi bişiy.
- Sana öyle olmadığımı düşündüren ne? 
Tabi ben kızın olduğu yerde olsaydım o an yerlerde eriyik vaziyette bulunurdum.
Ve diğer bir replik..
+Neden o aptal tavşan kostümünü giyiyorsun?
-Peki sen neden o aptal insan kostümünü giyiyorsun?

Ve bu arada sonunda Mad World çalıyo. Oğlum o şarkı bi filmde de çalınmasın yaa. Gerçi hoş şarki değil mi? Öyle dimi dimi?

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Ve uzun süredir yazmayı isteyip yazamadığım yazı; Saf Çocuk!

Saf, temiz, istediği ve verebildiği sadece aşk olan bi çocuk o. Benden 1 yaş  küçük. Bakışları küçük bi çocuğunki kadar masum. Onun sevişi her kızın hoşuna gider. Abartmıyorum. Öyle bi aşkla dolu bakışı var ki onun... Öyle işliyor ki gülümsemesi... Söylemeye alıştığım yalanlardan ötürü vicdan azabı duyuyorum her seni seviyorum diyişinde. O bunu kesinlikle hak etmiyor. Ve ben bu sevgiye o kadar çok alıştım ki... Onun karşılık beklemeden verdiği o sevgi.. O saf masum ve belki de gerçek sevgi o kadar olmasını istediğim gibi ki kıyamıyorum ona. Onu üzmeye kıyamıyorum. Öyle bi kalbi kırmak bana bile zor geliyor. Onu öptüğümde bile -ki iyi öpüşüyor cidden- yanakları kızarıveriyo hemen gözleri falan doluyo. Dayanamıyorum o haline. Hemen sarılıyorum boynuna. Bazen ağlıyo bile omzumda. " Seni kaybetmek istemiyorum.", " Her şey çok güzel, rüya gibi ben uyanmak istemiyorum.", " Benim olamıycak kadar mükemmelsin. " Bunlar onun lafları.. Kendini bu kadar aşağılaması ve beni yüceltmesi hoşuma gitmiyor çoğunlukla. Çünkü ne ben mükemmelim, ne de o sandığı kadar mükemmel değil. Hatta yakışıklı bile. Bi kere kaşı gözü çok hoş. Bi bebeğinki gibi. Yaramaz ve masum. Çelişkili.. Çekici.. (İdeal erkek tipim değil ama :P) Ona alışmaya başladım. Artık dokunduğunda hoşuma bile gidiyor yani. Tüylerimi diken diken edebiliyor. Onun bu sevgisini kaybetmek de istemiyorum. Kimsede bulamıycağım özel bi sevgi çünkü bu.. Seviyorum sanırım bebeğimi :)) Göğsümde yatıp uyuması, uyandırdığımda esneyerek seni seviyorum diyip tekrar yatması göğsüme... Saçlarını okşayışım... Evet annelik ediyorum biraz ona ama bu duyguyu çok seviyorum. Şuan Antalya'da... Ve ben onu deli gibi özledim sanırım. :/

Ahhh ah Cansel Elçin

Bilmeyen tanımayan varsa tanıtıyım kendisi 37 yaşında olup Kırık Kanatlar, Hatırla Sevgili, Cennetin Çocukları ve son olarak Gönülçelen adlı dizilerde oynamış benim çok çok hoşuma giden tek türk hatta ideal erkek tipi tanımım olan aktör :D


Kendisini ilk Hatırla Sevgilide görüp ilk günden aşığı olmuştum. Böyle görünce zınk diye kaldım abi benim ideal erkek tanımımın aynısı be. Olmaz böyle bişey. Esmer olucak uzun boylu olucak. Ne çok kaslı olucak ne çöp olucak. Göz kapağının tekinin düşük olması olayına ölüyorum ben. İlk sevgilimin de öyleydi göz kapağının teki çok az daha düşüktü. Böyle karizmatik ve çok düşünceli bi adammış gibi oluyor öyle olunca. Sonra çenedeki çukura da ölürüm ben. Babamda da var. Babamda karizmatik adamdır haa. Çene çukuru da güzeldir. Bende de çok küçük var. Bende de güzel duruyo şimdi. Canselciğimde de var. Ölürüm. Kirli sakal. İri gözler. Ahh o dudaklar tam da istediğim gibi. Sivri ama o kadar da kötü durmayan bi burun. Ve o mükemmel ses tonu! Takım elbiseyi çok erkeksi bişey bulmuşumdur ve kesinlikle benim eşim takım elbise giymeli lan. Oğlum kendi mükemmelimin tanımı adam be.


Kendisini tanımak isterdim cidden. Elbetteki dizilerdeki karakterlere aşık olan abaza türk kızı değilim ama bilmiyorum ya. Böyle biri var mıdır ki aceba? Off of! Nooldu ki şimdi bana? Doruğu gördüğümde de bende bi Cansel Elçin zınklaması olmuştu. Düşündüm de benziyolar laaan. Doruuk! Nerelerdesin sen be?

4 Temmuz 2010 Pazar

Yaşasın Metro Suit ve daha bi çok başka şey! :D


Rahatına düşkün bi insanımdır ben. Her zaman en rahat olan neyse onu tercih ederim. Tabii ki en rahatı kendi arabanla yaptığın yolculuk ama arabam yok lanet olsun :D Ama arabamda yaşıyacağım konfordan daha fazlasını veren Metro otobüs şirketine teşekkürü bi borç bilirim efendim.

Şuan Bolu'yu geçmiş bulunmaktayım. Bi yandan telefonumla yeni seçtiğim aşk kurbanımla konuşuyorum bi yandan yolu seyrederken bi yandan da leptabımı açmış Metro Suit'in evimdekinden daha hızlı netiyle bloguma yazı yazıyorum. Veee yolculuk Ankara!

~ Otobüsteyken yazdığım kısmı..

Özlemişim nasıl anlatamam. Gerçi Ankara'nın da taşını toprağını değil sevdiklerimi özledim. Ahh ah her günüm dolu her gün biriyle görüşücem. 17sine kadar her günüm dolu! Bu ne lan!! Para mı yeter? Bu randevularımın bazılarını ileriye almalıyım sanırım. Bu akşam Gülçinle çıkıcam. Yarın Handeyle falan derken.. İlk haftamı çok yakın arkadaşlarıma ayırdım. Ondan sonraki haftam ise sevgili adaylarıyla. Bakalım bi sınava tabii tutarız hepsini. :P Şaka yapıyorum canım böyle anlatıyorum diye gerçek sanmayın hatta pek istenilen biri değilim. Hatta isteyenlerden bile uzak duruyorum kaçıyorum diyebilirim. Zarar görmek istemiyorum artık.

Doruk geçen mesaj attı Issız Adam'ı beraber izlemiştik. diye... Evet? dedim. Ordaki adam benim dublörüm. dedi. Hala seviyor. Ve ne tuhaf ki ben de ordaki kızı oynuyorum hikayemde. Ama bu kadar şey yaşadıktan sonra birbirinize zarar vermeye başlıyorsunuz. Bihter tarzı değil de Beşir tarzı daha çok. O mutlu olsun. Ben severim hesabı benim sevgim. Onun sevgisiyse Bihter tarzı ama umursamazından. Bilmiyorum ya kafam çok karışık. Umarım hayatlarımıza birbirimiz olmadan devam edebiliriz. Çünkü ben onu artık istemiyorum yani. O kadar..

~ Otobüsten inip evime vardığımda yazdığım kısmı..


Vee yayınlamak şu saate kaldı. :D