28 Haziran 2010 Pazartesi

İnci sözlük Facebook istilası...

"Facebook karıştı!İnci Sözlük üyeleri Ekşi Sözlük,Twitter ve Okan Bayülgen'den sonra hedef olarak Facebook'u seçti. Daha önce Ekşi Sözlük, Twitter ve Okan Bayülgen'in başına bela olan İnci Sözlük, yeni hedef olarak Facebook'u seçti. İnci Sözlük'ü bilmeyenler için oturaklı bir tanım yapmaya çalışırsak; 18+ içeriklerin bulunduğu bir yer olarak tanımlayabiliriz. Lakin +18 ibaresi kimi zaman açılan yeni başlıklarla insanlık dışına da çıkıp tanımsız bir hale de gelebiliyor.Kısa bir süre içerisinde oldukça popüler hale gelen bu sözlüğün üyeleri ortalığı birbirine katmayı adet haline getirmişler. Şu an Facebook'taki küfürlü içerik, Facebook Translate sayfasındaki bir açık yüzünden meydana gelmiş durumda. İnci Sözlük üyeleri var olan gerçek çevirileri kendi hazırladıkları küfürlü içeriklerle değiştirdi. Ortada bir hack durumu yok. Facebook fazla onay alan çevirileri anında aktif ediyor. Kısacası Facebook, İnci Sözlük'ün tüm üyelerinin yüklenmesiyle yeterli sayıda onay alan küfürlü içeriği bilmeden aktif etmiş durumda.Facebook'ta yorumların hemen altında çıkan Beğen *Şikayet Et* seçenekleri "inci s.k.r" olarak değişti.Facebook çalışanları ve bazı bilinçli üyeler durumu değiştirmek için çaba sarf ediyorlar. "


Abi bence süper oldu yaa... Cidden çok komik olmuş lgksjhksgjhkfghklk. İnci Siker kardeeeeş!! :D:D:D

26 Haziran 2010 Cumartesi

Yalan

Hani daha önce söyledim ya; yalandan nefret ederim! Şunu şöyle yaptım şu şöyle dedi diyip ardından o lafını hemen değiştiren insanlardan nefret ederim. Lafında dürüst ol gerizekalı. Doğruyu söyle! Kimse sana doğruyu söyleyince kızmıyor. Bak gördüğün gibi sana yalan söylediğinde kızıyorum ben. Sadece bu yüzden kızıyorum.

"Zardan adam 20 lira ama sana 10a veririm." diyen adam, nasıl da aynı zamanda "Şimdi kapatıyorum şu saatte gel." der mi? Hangi satıcı son müşterisini kaybedecek olsa bile dükkanını kapatır? Hangi?

24 Haziran 2010 Perşembe

Allah bin belanı versin Behlül.

......

Oyuncu dediğin nerden belli oluyor biliyor musun? Delirmek ağlamak gibi sahnelerde belli oluyor. Beren Saat'e tebriklerimi iletiyorum. Yeminle korktum cidden delirmiş gibiydi yani. Ama Behlül(Kıvanç Tatlıtuğ) öl oğlum sen. Berbat bi oyuncusun. Allah senin bin belanı versin. Yaşama sen. Bütün hevesimi kaçırdın lan. Güzelim finali bok ettin. Konuşma sen. Ağzını açma. Sakın açma ağzını salak. Sakın. Bihter ölüp cenazeler kaldırılmalıydı belki bi de Ziyagilin evi kapatması olabilir o kadar. Konuşmasın lütfen şu Behlül. Dünyanın en rezil oyuncusu!!! Çılgınsın meeeğn!

Blög

Şimdi biliyorsunuz(ya da bilmiyorsunuz) Sonisphere diye bi festival var. 25-26-27 Haziran tarihlerinde BJK İnönü Stadyumunda gerçekleşen... Ahh ulaaan ah! diye iç geçirsem de Megadeth-Slayer-Anthrax'la(ben mötalikayı saymıyom gardaaaş) aynı havayı soluyacağım, mutluyum. Her ne kadar izleyemeyecek olsam da(bkz: züğürtlük) oradaki caminin avlusundan dinleyip headbang yapacağım, kararlıyım, hıhı evet.



Ayrıca İstanbul çok güzel bi yermiş var ya. Şu yaşımda daha ilk defa geldim. Aşık oldum ama sanırım. Elimde fotoğraf makinem, dakkada bir bi yer görüp çekiyorum. Makinem alışkın değil bu kadar sık kullanılmaya :) Daha çekeceğim çok şey vardı da tam boğaz turuna çıktığımızda dıdıdıdıdı "PİL ZAYIF"! Ne salağım 2 saatte şarjını bitirdim. Ama çok güzel şeyler de çektim hani, içime sindi..(Dışıma barbi-tabi sen bunu okuma bile-) Ortaköy'de bi cami vardı adını bilmiyorum. Küçüktü falan ama ben çok sevdim onu. Hatta en sevdiğim cami. Hatta ve hatta imana bile gelebilirdim yani. Kilisemsi havası da var. Yani duvarları falan ne biliyim yaa öyle bişey. Adını bilen söylesin. Kuşları da ayrı bi sevdim. Çok güzel olmuş. Çok güzel değil mi yaa? :(

Not: Anlaşıldığı gibi fotoğraf bana ait.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Fotoğraflarını çekicektim senin çocuk!

Planlarımızı yapmıştık. Temmuzun sonlarına doğu ki saçlar başlar uzasın çekicektim seni. Fotoğraflarını çekicektim senin çocuk! Keşke bana seninim diyerek yalan söylemeseydin. Yalanlardan nefret edersin sen. Yalanlardan nefret ederim ben. Madem öyle neden birbirimize yalanlar söyledik? Kandırmyalım şimdi kendimizi. Kimse kendisine yalan söylenmesini istemez. Oysaki söyler. Hatta tek kol üzerinde amuda kalkıp zıpkaya zıplaya 83734758465 tane yalan söyler. Söyler yani, insan! Ama sen bana söylememeliydin. Fotoğraf fantezileri bile yaptım ben be.  Sırf fotoğraf çektirmek için tango öğrenmedik mi senle? Bana acilen tango bilen model lazım. Tamgo bilsin lütfen. Blues dinlesin. (ne alaka şimdi) Fotoğraf çekicem oğlum. Tango yapıcam. Hem de fotoğraf çekicem. Sahi klonlama yöntemi uygulanıyor mu? Ne içtim ben yaa? Okuyom ben yaa! Kendi kendime de tango yaparım ben. hem de çok fena. Kendi kendime her konuda yeterim. Sikerim ulan erkek de neymiş. Bir kadın erkek de olur gayet. Bir kadın bayan olamaz ama travesti olur. Sahi ben bi travestiyle tango yapmak istiyorum. Lüüütfeeeğn1

İçimdeki Çocuk

Bir gökkuşağım var..
İçinde siyahın ve beyazın sıcağı soğuğu,
Açığı koyusu kısacası her tonu var.
Görenler az,
Gördüklerini sananlarsa çok..
Gökkuşağımın siyahında gizlenen ufacık bir çocuk vardı.
Beyazında sıkışan umutlarla besleniyordu.
Gözleri siyahın içinden bile parlardı..
Kimi zaman umutsuz,
Çoğu zaman kusursuz bir bebekti.
Topraklarıma her yağmur düştüğünde,
Her fırtına, her şimşek sonrası
Kucağıma oturur ve beyazını bulaştırırdı yüzüme..
Onu en son 1 ay önce görmüştüm..
Buralardan taşınacağını söyledi,
Uykusuz gibiydi, yorgundur dedim,
Üstelemedim..
Gitme desem de gidecekti,
Valizleri hazırdı bile..
Özleyeceğimi biliyordum,
Ama hep benimle kalmasını istemek..
Bencillik olurdu.
Belki yeni arkadaşlar edinmek,
Yeni yerler görmek,
Yeni renkler tatmak isterdi..
Bu yüzden gitmesine izin verdim...
Biraz önce ölüm haberini aldım..
17-18 yaşlarında bi gencin kalbine girmeye çalışmış.
Yollar cam kırıkları ve taşlarla doluymuş.
Geçilemez haldeymiş.
Kendini onun gözlerinin siyahına öyle bi' kaptırmış ki
Onun için bütün acılara katlanabileceğini düşünmüş..
Ama ufacık ayakları yüreği kadar güçlü değildi..
Kan kaybından kaybettim onu.
Keşke gitme deseydim,
En azından deneseydim.
Benim siyahım ikimize de yeterdi..

Seni özliycem içimdeki çocuk...


~ Uxuun süre önce yazıp varlığını bile unuttuğum bu şiiri bana hatırlatan o saf çocuğa teşekkürler.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Siktir Git!

Şimdi sana ben aşıkmışım desem inanmıycaksın. Biliyorum ben de inanmam. İnanmamakta haklısın. Hala inanmamayı tercih ediyorum. İnanmasam aslında, en güzeli. İnanmak yıpratıyor beni. Bedenimi. Bedenim inanıyor ama. Biliyorum çünkü o yanımdan geçtikten sonra ağlamaya başlıyormuşum. Arkadaşlar öyle diyor. Biliyorum çünkü beni hiiğç umursamıyor. Genelde hep umursamayanlara aşık olunur dimi? Dimi? Bak biliyorum ben. Doruk da benim için imkansız aşktı. Olacağını ne biliyim amk. Olmasaydı keşke. Ölseydi geberseydi de o koridora gelmeseydi. Ölseydi de benim olmasaydı. Ölseydi de diyorum çünkü ölseydi ona hala aşık olucaktım. Ona olan aşkımı öldüremiycekti. Aşkım öleceğine o ölseydi lağn! Ölseydi de beni aldatmasaydı. Ölseydi de onu aldatmasaydım. Canım acımıyor biliyor musun? Sadece geçen zamanıma üzülüyorum. Çünkü hiç bir aşk kavuşunca devam etmez. O çok azdır. Kavuşsalar bile aralarında mutlaka engel vardır. Kimisinin eşi başka şehirde olur. Kimisi akşam 5-12 çalışır göremez sevdiğini her daim. Şimdi siktir git Doruk. Bana artık eskisi kadar imkansız gelmiyorsun. Bana artık eskisi gibi bakmıyorsun. Bana artık aşkla bakıyorsun. (Dur bi dakika bunda bi yanlışlık var;aşkla bakan adam aldattı!) Bu beni korkutuyor. Bu beni üzüyor. Ben artık eskisi kadar aşık değilim. Ben hevesimi aldım. Soğudum. Ben çok yoruldum. Ben devam ettirdim hep ben! Ben sana siktir git dediğimde tamam sen de diyebildin bana.

Biliyorum şu yazıyı okuduktan sonra ki eğer okursanız. Hani okursanız eğer. Çünkü ben baştan bi daha gözden geçirmeye çalıştım da belli bi yerden sonra devam edemedim; BOK GİBİ OLMUŞ! Evet aynen öyle olmuş. Ya da benim bugün her şeyi kötü algılama özelliğim kendini gösterdi. Devam etmiyorum şu yazıya daha fazla. NOKTA! .

18 Haziran 2010 Cuma

Doruk'u Aldatmak

Nasıl oldu? Doruk'un evine gidicektim 7 gibi falan. Öncesinde bi arkadaş aradı. O zaman arkadaştı. Begüm dedi bedava biletim var elimde sinemaya gider miyiz? dedi. Aa kaçta bitiyo olabilir dedim. 18.30 gibi biter sanırım dedi. Süpermiş gidelim dedim. Gittik. Böyle güzel oluyor dedi. Nasıl dedim. Yani yanında sevdiğin biri varken sinemada olmak dedi. Beni öpmek istiyorsun şuan değil mi dedim. Öptü. Ben de öptüm. Doruk'tan iyi öpüşüyor şimdi. Hakkını yiyemiycem. 
Bi cesaretle elimi pantolonundan içeri soktum. Bunu yapmak istemediğimi farkettim sonra düşününce. Ama bu çocukla buluşmadan önce Doruk'la aramızda şöyle bi konuşma geçti telefonda.
D: Aşkım nerdesin?
B: Kızılaydayım sen?
D. Arkadaşımda kaldım dün gece. Emekteyim.
B: Arkadaşındaydın demek...
D: Ben 1 saate eve geçerim. Daha üstümü giymedim. Iııı iş kıyafetlerimleyim. (Önceki gece konseri vardı da..!)
B: Anladım. Ben de sinemaya giricem birazdan. Film bitince gelirim. Ararsan falan duymam. Ona göre.
D: Kiminle gidiyorsun?
B: Sen dün gece kimde kaldın?
D: Tamam anlaşıldı. Öpüyorum çok. Görüşürüz o zaman 1buçuk 2 saat sonra. Baay.
Ve çat telefon kapandı. Sevgilisi uyandı sanırım :)
Hoş, saat olmuş 5 hala ne yatak keyfi bu anlayabilmiş değilim ama neyse... Uzatmadım. Ve o sinema salonunda o çocuğa yaşatabileceğim bütün hazları yaşattım. Aferin bana. Çok iyi de oldu çok da güzel oldu taam mı?

Yine Yeniden Yenilikler

Of. Anlatıcak ne çok şeyim birikti. Düşündüm de hayatım çok hızlı geçiyor be. Yavaşlaması lazım artık. 8 gündür yazmıyormuşum. Ama dedim ya anlatıcak çok konum var. Döndüm ve yazmaya daha hızlı bi şekilde devam edicem. Ama önce bi plan yapmalıyım. Konu başlıklarımı yazayım şimdiden de unutmayayım. Öhöm. Başlıyorum. Ya da başlamasam. Üf. TAMAM BAŞLIYORUM.

1- Doruk'u Aldatmak
2- Doruk ve SİKTİR GİT
3- Yalvarmanın Dorukları (Ne çok doruk lafı geçti, sikicem onu)
4- Aşkın Tanımı (Evet aşkın tanımını yapacağım birazdan, hazırlanın! :D:D)
5- Dost-mu?-
6- Metrodaki Çocuk (Gelişmeler)
7- Saf Çocuk (Gelişmeler)
8- Anıl ve Sinema (Bu yeni biri :D)
9- Bir Küçük Bebek
veee son olarak;
10- Sonisphere ( Tabi onda sadece gidememenin hüznünü anlatıcam. )

13 Haziran 2010 Pazar

Siz karar verin. Yazsam mı yazmasam mı?

Düşündüm de Doruk kötü biri değil. Asla değil. Yani olsaydı ben şuraya 5 tane değil -ki onu da zorlayarak buldum- 20-25 negatif şey bulurdum.Bu nedenle sevdiğim yönlerini de yazmanın iyi olacağına düşünüyorum.. Bu beni tedirgin ediyor aslında. Eğer onları yazarsam ondan ayrılamam. Siz karar verin. Yazsam mı yazmasam mı?

10 Haziran 2010 Perşembe

Doruk ve Sevmediğim 5 özelliği

1-Sigara içmesi

2- Buluşamıycağımızı söylediğim zaman "önemli değil" demesi

3- Gülüşleri ( onlar çok tehlikeli hemen etkisine alıyolar )

4-  Köpek dişinin yanındaki azı dişinin olmayışı. ( Yiyişirken dilim hep o boşluğu buluyor vesselam :D )

5- Özledim demesi. (oturup ağlıyorum öyle dediğinde )


Mutsuzum hey blog. Mutsuzum. Mutsuzum çünkü ilişkim finallerini vermek üzere. Hep öyle olur, bi boşladınız mı bi mola verdiniz mi asla toplanamazsınız. Veremezsiniz vermeniz gereken sınavları. Sanırım öyle olucak. Seviyorum onu be blog. Ona inadımdan desem de başkaları bilmem ne falan filan. Seviyorum onu. Nefes alamıyorum şuan. Çok da güzel bir üslup kullandım yazarken. O zaman bana kocaman bi BRAVAA!

8 Haziran 2010 Salı

Biraz Mola

Ne malım. Daha 2 gün önce size tanışmamızı anlattım. Buna rağmen bu kadar mutlu olmama rağmen mola vermemiz gerek. Birbirimizden uzak kalmalıyız ki özleyelim. Çünkü artık her şey sıradanlaşmaya başladı. Bakalım hangimiz daha önce mesaj atıcak. Kanımın son damlasına kadar direneceğim uleeyn. Yok valla mesaj atmıycam. Hem sanırım başka birinden hoşlanmaya başladım. Şimdilik size sadece benden 1 yaş küçük olduğunu ve masum saf iyi kalpli ve gerçekten aşık olabilen biri olduğunu söylesem yeter.




Not: Şarkı konuyla alakasız.

Kibar Çocuk

Sabah kalktım duşumu yaptım giyindim falan. Evden çıktım. Metroya bindim. Oturacak yer yoktu ve benim metroda olacağım süre boyunca uyumaya ihtiyacım vardı. Gecenin 1inde yatıp sabah 5te kalkınca haliyle insanın deli gibi uykusu oluyor. Aslında uykum da yoktu bi garip. Kafamı taşıyamıyordum. Bana fazlalık gibi geldi bi an. Gözlerim cin gbi açık ama kafam aşşağı düşüyor. Nasıl desem ruhum uyanık bedenim hala uykuda gibiydi. Ehh bütün gece matematik çalışmanın sonucu bu oluyor.

 Bi kaç durak gittik metroyla. Kibar çocuk bana yer verdi. Çok yorgunsun sınavın falan var sanırım dedi. Hayır diyebilmeyi çok isterdim dedim. Güldü, naif. Kafamı geriye yasladım son kez gözlerinin içine baktım ve gözlerimi kapattım. Metrodan inerken bi konuşma geçti aramızda.

K.Ç: Hangi okul?
B: Falanca filanca. Sen?
K.Ç: Falanca filanca. Son sınıf sanırım, nasıl geçti ygs?
B: Yok daha 3. Sen?
K.Ç: Son senem. Mf misin?
B: Evet, sen? Nasıldı ygs?
K.Ç: İyiydi. Nereye gidiyorsun?
B: Okulaaaa :D
K.Ç: Okula serbest kıyafetle mi gidiyosun?
B: Bizim okulda yaz uygulaması adında serbestlik var. Rahatız.
K.Ç: İyiymiş. Sana iyi dersler o zaman. Ve sınavında başarılar.
B: Teşekkürler çok. Sana daaa :))
 

6 Haziran 2010 Pazar

Dolu

Diyorum ya dolu yağdı bugün. Bir öncekinde ondan bahsedecektim ama sosyal mesajlara daldım birden :D  Yahu ne güzeldi. Cidden bu kadar güzel olamazdı sanırım. Kahvemi alıp izlemeye koyuldum. Göründüklerinden daha hafif olmaları ilginç.

Uzun amandır dolu görmüyordum. En son ne zamandı? Aman tanrım. 2004 yazı... 6 YIL! Zaman ne çabuk geçiyor. Yaşlanıyorum oğlum. Daha dün gibi çocukluğum, gençliğim.

2004ten bir yaz gününde annemle işyerindeydik. Üstümüzde kısa kollu tişörtler var. Dışarda deli gibi yağmur yağıyor. Ardından bir de dolu gelmesin mi? İşyerinde bulup bulabileceğimiz bütün poşetleri birbirine zımbaladık falan. Yağmurluk yaptık kendimize. Otobüs durağına gidene kadar yediğim dolular yüzünden vücudumda ufak morluklar olmuştu. Yine de severim doluyu. Sesi hoş geliyor dinlediğinde. Aslında doğanın sesi mükemmel. MÜ KEM MEL :D

Not: Resim bana aittir.

Varoşlara varmak gerek.. Görmek gerek o saf gülüşleri..




Şuan burada dolu yağmakta.. Fotoğraf çekmeye çıktım biraz önce. Gerçekten iyi kareler yakaladım. Zaten oldum olası bahçemi sevmişimdir. Çekilmesi gereken o kadar çok şey var ki. Her gün yeni bir şey keşfediyorum. Her gün bize çok da uzak olmayan varoşlardaki bir çocuğun resimlerini çekip onun da değer verilmesi gereken biri olduğunu söylüyorum. Cebimdeki bozukluklarımı veriyorum ona. Sıkıca da tembih ediyorum. Yine geleceğim bu paraları biriktir bi daha ki geldiğimde eğer harcamış olursan yenisini alamazsın. Sana onlarla kitap alacağız. Eğer çok biriktirirsen bundan da alabilirsin. diyorum fotoğraf makinesini kastederek. Onlar bana gülüyorlar. Onlar bana eksik ve çürük dişlerini göstererek, kirli yüzlerindeki o masum güzellikle gülüyorlar. Kimileriyle ciddi dostluklar kurdum. Beni seviyorlar. Onlara para veriyorum diye değil. Onlara değer veriyorum diye. Onlara sadece yapmak istediklerini yapmalarını söylüyorum diye. Onları seviyorum. Cidden seviyorum. Bana pişman olduğum geçmişimden pişman olmamam gerektiğini anlatıyor her birinin yaşam hikayesi. Konuştuklarında kocaman birer adamlar aslında onlar. Onlar, siz onları sevdiğiniz sürece seviyor.


Not: Şarkı doluyla karışık yağmurda oldukça güzel gitti.

4 Haziran 2010 Cuma

Aşkın Doruk'u, aşkın doruğu!

Şimdi dedim ya bi sevgiliceğzim var benim. Adı Doruk. Kendisi çello çalıyor since 2000. Onu ilk nerde gördüm? Babamın beni götürdüğü klasik müzik konserlerinden birinde gördüm. Aman allahım! Nasıl çalıyor anlatamam. O an o çellonun yerinde olcaktım var yaaa :D  İlk görüşte aşık oldum. Konser programını açıp çello kısmına baktım ve orda! Ordaydı işte. İsmi büyük harflerle yazılmış. ( Gerçi hepsinin isimleri öyle yazılıydı :D Ama onunki daha bi başka <3 ) Ara verildi bu dışarı çıktı sigara içmeye. Ben de güya telefonla konuşucam diye babamdan uzaklaştım. En yakın arkadaşımı aradım olanları anlattım, verdiği ilk tepki; AAAAAAA! Eee Begüm aşık oldum dedi. Kolay değil bu. Begüm sever, çok sever ama asla aşık oldum demez. İlk defa kurdu bu cümleyi. Haliyle Hande delirdi. ( Nası bakarsın benden başkasına lan söyle çabuk! asddsdfjf ) Handeyle konuştuktan sonra gittim keman çalan abiye dedim ki -sahnede yan yana oturuyolardı.- " Merhaba, içeri girince Doruk'a söyler misiniz çıkışta lavaboya giden koridorun oraya gelsin. " Adam anlam veremedi yani neden gidip kendim söylemiyorum ki herif 5 metre uzağımda alt tarafı. " Şuan uygun bi durumda değilim kendim konuşamam, lütfen iletin. " diye ekledim. Babamın yanında gidip Doruk'la tanışmaya biraz çekindim açıkçası.. Aradan sonra çok güzel parçalar çaldılar. Cidden orda can vericektim onu o kadar istiyordum ki! Konser bitti. Sanırım en çok alkışlayan kişi bendim. :) Karnıma ağrılar girmeye başladı. İlk defa bu kadar heycanlanıyordum. Onu görür görmez anladım benim için o; "O" ! Ama ya yanılmışsam demedim bugüne kadar. Dedirtmedi. Neyse çıkışta bekledim gelsin diye, bekledim. Babama tuvalete gidiyorum diye söyledim. Kabız mıyım ki ben bunca saattir napıyorum tuvalette dimi? En sonunda geldi. Yüzüme taktığım en şirin en tatlı gülümsememle merhaba dedim. Merhaba dedi tanışıyor muyuz? o kadifemsi erkek sesiyle. O an diyebileceğim en güzel cevabı verdiğim için kendimi tebrik ediyorum. (!) Rüyalarımın erkeğisiniz ordan bi tanışıklık var. ! Hay ağzıma sıçıyım bu ne lan! :D:D Allah'tan o mütevazi gülümsemesiyle bu rezil anı geçiştirdi. Elini uzattı, sanırım bildiğiniz gibi ben Doruk. Elini sıktım, be...ben de Begüm. Bana ne olduysa o gün oldu. İlk defa bi erkeğin karşında dilim tutulmuştu. İlk defa dizlerimin bağı çözülmüştü. Tanrım ne oluyordu bana böyle? Ben ona dalıp gitmişim ellerimiz hala birbirleriyle tokalaşıyor. Sanırım vücudumda en sevdiğim yerim; ellerim! Onlarla tanıdım o vücudu. Sanırım gitmem gerekiyor arkadaşlarla bir şeyler yapacaktık sizinle biraz daha sohbet etmek isterdim ama geç kalmak istemiyorum. diyerek döndürdü beni dalıp gittiğim yerlerden..  Gidişini izledim. İçim parçalandı. Ya göremezsem? Akşam gittim Facebook aldım kendime bir tane. Önceden yoktu. Sonra onu aradım yana yakına facede.. Bulamadım. Hesabımı dondurdum ve oturup ağlamaya başladım. Nasıl olur da msnini ya da numarasını almazdım ben! Aradan baya bi zaman geçti gün oldu 14 şubat. Ben Doruk'u deli gibi özlemiştim ve bunca zamandır gittiğim hiç bi konserde de görememiştim. 14 şubatta face'e tekrar girip arama kısmına yazdım o harfleri; D-O-R-U-K. 2 ya da 3. sayfada buldum onu! Eveeet! Ekledim, eklememden 5 dk geçmedi kabul etti. Konuşmaya başladık şimdi hatırlamıyorum onları. Ama onun tek bir sorunu vardı; aramızdaki yaş farkı. Dedim muhabbetim seni sıkıyor mu? Ya da benim yanımdayken kendini abi gibi hissediyo musun? Hayır. E o zaman neden engel olsun bize bu yaş farkı. Neden? Aradan yıllar geçse bile azalmıycak ki bu fark. Hep aynı kalıcak, hep lanetli olucak  9! İkna edene kadar canım çıkmadı değil. E malum kimse kendisinden 9 yaş küçük biriyle çıkmak istemez. Ama bunu başardım. Artık o benim. Şimdilik her şey yolunda gidiyor. Aynı eve çıkmayı planlıyoruz bu yaz. Bakalım uygun ev bulursak çıkacağız. Size haberleri tekrar yazarım, görüşmek üzere :)

Oh May Fakin Gad

Bugün benim doğum günüm değil bir şeyim değil. Annemin bana bu bebeği almasının sebebi nedir? Lütfen biri bana açıklasın. Delireceğim. Şuan elimde tuttuğum bu şey bu bebek bir Canon EOS 550D 18-55 SLR mi? Öyle mi gerçekten? Tanrım lütfen bu bir rüyaysa eğer kaldır beni bir an önce. Ona bağlanmak istemiyorum.

Kızıl Hatun

Geçen bir hatun gördüm. Abooo :D Hatun bi 25 yaşlarında vardı. O uzun kızıl saçlarıyla, onlarla mükemmel giden mavi gözleriyle, ince beli, dolgun göğüsleri ve kalçalarıyla, yanağındaki beniyle, saçıyla aynı renkteki rujuyla mükemmel görünüyordu. O an anladım ki kızıl olmalıyım. Saçlarımı boyatıyorum ulan! Of ya :D Lanet olsun neden bu kadar güzeldi ki şimdi tam da erkek arkadaşceğzimin yanında? Neden ha? Çocuk bi daha bakmaz bana onu gördükten sonra. Mükemmelliğin tanımıydı hatun.

Ben de çirkin sayılmam. Ondan eksik kalır yanım yok mav gözlerim dışında. E ne var canım benim gözlerim de koyu yeşil. Hem daha derin bakmamı sağlıyorlar onlar benim. Acaba saçlarımı ne zaman boyatsam?